Göbeklitepe’de
bilinen en eski ve anıtsal mimari yapılar ortaya çıkarıldı. Yapılarla birlikte
onları inşa eden avcı-toplayıcı grupların sıra dışı hikâyesi de gün yüzüne
çıktı. Görünen o ki Göbeklitepe’de binlerce yıl önce bu insanlar ortak bir amaç
için bir araya gelmiş, inşaat için örgütlenmiş, soyut ve teknik düşünerek
hayranlık uyandıran bir mimari ve sembol dili ortaya koymuş. Bu hikâyenin en
can alıcı noktası, modern yerleşik yaşam tarzımızın burada başladığını
görmemiz. Göbeklitepe üretime ve yerleşik hayata geçişin yaşandığı büyük
dönüşümün kalbinde yer alıyor ve bu hâliyle medeniyetimizin kilometre taşı.
Avcıların burada kalabalıklar hâlinde bir araya gelmeleri insanlığın kaderini
değiştirdi. Ben de onları buluşturan ve bir arada tutan şeyin peşindeyim.
İpuçlarını Göbeklitepe’nin sembollerinde arayacağım.
Göbeklitepe’de
büyük dairesel yürüyüş yolundan aşağıdaki dört yapıya bakıyorum. Dairesel
formdaki alçak bir çevre duvarına yerleştirilmiş dikilitaşlardan oluşuyorlar.
Her birinin ortasında iki dikilitaş var. Dört beş tona varan ağırlıktaki tüm
dikilitaşlar T harfi şeklindeki başları ile artık tüm dünyada tanınıyor.
Üzerleri yırtıcı hayvan kabartmaları ile bezeli.
Bazı
uzmanlar dikilitaşların üzerindeki kabartmaların sıradan süslemeler değil,
hiyeroglifin atası olduğu fikrinde. Bu, bundan 12 bin yıl önce avcıların kamp
ateşinin titrek alevinde bu figürlere bakarak ortak bir mitolojik hikâye
okudukları anlamına geliyor. Belki burada yazanları çözmek için okumayı
bilmediğim çocukluk günlerime dönmeliyim. Dikilitaşlardaki sembolleri tıpkı
masal kitaplarını sadece resimlerine bakarak okuduğum günlerdeki gibi
okumalıyım. Bunun için gözümü en büyük ve süslü olan D yapısına çeviriyorum.
D
yapısını çevreleyen 12 dikilitaşın ortasında, göğe uzanıyor hissi veren
heybetli iki dikilitaş var. Yan yüzlerindeki incecik kollar ve ön yüzünde uzun
parmaklı eller hemen fark ediliyor. T şeklindeki baş kısımlarına, bel
hizasındaki kemer ve tilki postuna bakarsak bunların insan tasvirleri olduğu
açık. Merkezdeki bu dikilitaşlar önemli olmalı çünkü hem çok büyükler hem de
etraflarını çevreleyen 12 dikilitaşın yüzleri onlara çevrili. D yapısı, bir
avcı törenini tasvir ediyor sanki.
Uzmanlar
Göbeklitepe’nin bir toplanma yeri olduğunu ifade ediyor. Avcılar bu toplanma
yerini inşa etmişler ve ona önem atfetmişler. Çanak ve çömleğin olmadığı,
hayvanların evcilleştirilmediği dönemde anıtsal yapılar inşa etmek için nasıl
bir motivasyonları vardı, merak ediyorum. Aralarında kan bağı bulunmayan birden
fazla avcı grubunun iş birliğini gerektiren, geniş bir coğrafyadan insanları
çeken bir şantiyeden bahsediyoruz. Öyleyse bağımsız küçük toplulukları iş
birliğine ikna etmenin ve çatışmadan uzak tutmanın yollarını bulmuş olmalılar.
Bu yollardan birinin, avcıların çalışmaları karşılığında verdikleri ziyafet
olduğu düşünülüyor. Arkeologlar burada oldukça fazla hayvan kemiği buldu.
Görünen o ki avcılar bir arada gönüllü olarak çalışırken bol bol yiyip
içmişler. Dahası yemekle sınırlı kalmayan başka bağlar da kurmuşlar. Bazıları T
başlı dikilitaşlarla tasvir edilen insanların, avcıların ortak atası olma
ihtimali üzerinde duruyor. Ve belki de avcılar burada kabile savaşlarını sona
erdirmek ve barış tesis etmek için toplandılar. Yapılardaki semboller farklı
avcı gruplarının varlığına işaret ediyor gibi. A yapısında yılanlar, B’de
tilkiler, C’de yaban domuzları ve D’de kuşlar yoğun kullanılmış. Bu da her
yapının bir klana ait olduğunu ve sembollerin klan arması olabileceğini
düşündürüyor. Acaba Yılan ile Tilki klanı burada barıştı ve şölenler mi
düzenledi?
Yanıtlanmamış
çok soru var ve bilmecemiz karmaşık. Göbeklitepe’yi inşa etmek için
kalabalıklar gerekse de buradaki yapılara az sayıda insan sığabilir. Yapılarda
eğer ritüeller yapıldıysa bunlara katılan ve bilgiye erişimi olan kişi sayısının
az olması gerekir. Belki karşımızda çok katmanlı bir bağlar sistemi var.
İpuçlarını yine buradaki hayvan betimlemelerinde arayacağım.
Hayvan
ve insan tasvirlerinin büyük bir kısmı erkek. Dikilitaşlar yılanlar, etli
bacaklarıyla örümcekler, sivri dişli yaban domuzları, iri boynuzlu yaban
öküzleri ile dolu. Klaus Schmidt, buraya “Taş Devri Hayvanat Bahçesi” demekte
haklı. Benzer durum bu sembol dilinin yayıldığı geniş alan için de geçerli.
Yılan ve tilki sembolü Karahantepe’de bir dikilitaşın üzerinde de bulundu. Peki
acaba avcılar neden korkutucu ve ölümcül hayvanları seçtiler?
Uzmanlara
göre büyük, güçlü ve yırtıcı hayvan sembolleri insanları etkilemek, saygınlık
elde etmek ve korunmak için kullanılıyor olabilir. Belki avcı hikâyeleri
etrafında bir tarih yazılıyor, bu hayvanları avlayanlar itibar kazanıyordu.
Aynı zamanda yırtıcılar kötülükleri uzak tutuyordu. Yırtıcı hayvanları öldürmüş
olan erkek avcılar doğaüstü güçlerle donanıyordu belki. Ya da hayvanların
öldürülmesi sembolik ölümün gerçekleştiği ve yeniden doğuşun canlandırıldığı
bir ayini tasvir ediyor… Tüm bu ipuçları Göbeklitepe’deki atalarımızın da temel
insan güdüleri ile meşgul olduğunu söylüyor; soylarının devamını sağlamak ve
toplumda kabul görmek.
Görünen
o ki Taş Devri’nde insanlardan oluşan bir duvar örmeye başlamışız ve kurulan
bağlar harcımız olmuş. Göbeklitepe’de sayısız yabancıyla esnek iş birliği
yapmış ve iletişim kurmuşuz. Ortak atalar ortaya çıkarmış, yırtıcı hayvanlar
etrafında şekillenmiş mitolojik hikâyeler anlatmış, ziyafetler vermişiz. Ve
bundan 12 bin yıl önce günümüzün hikâyesini yazmaya başlamışız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...