Önce geçen haftayı özetleyelim:
İletişim kuramı, insan ilişkilerini, psikopatolojiyi ve psikoterapiyi
kişilerarası ilişkiler bağlamında ve iletişim biçimleri üzerinden inceleyen bir
yaklaşımdır.
Her ilişkide, bireyler karşılıklı
olarak içinde bulunulan ilişkiyi tanımlarlar. İlişkide hoca veya öğrenciyimdir.
Hocaysam bir türlü, öğrenciysem başka türlü davranırım.
Her ilişkide dili ve davranışları
kullanarak ilişkiye belli kurallar getiririz: Yani, ilişkide nelerin kabul
olduğunu, nelerin kabul olmadığını belirleriz. Hocamla arkadaşım gibi ilişki kurmam.
Paylaşılan her bir sözel veya
davranışsal mesaj, ya var olan ilişki tanımını pekiştirir ya da ilişkinin
yeniden tanımlanmasını gündeme getirir. Karşımdaki benden daha üstün olduğunu
belirtecek şeyler söylüyorsa, ona itiraz ederek 'ilişkimizin eşit bir ilişki'
olduğunu söylemiş olurum.
Bir ilişkide iletişimde bulunmamak
mümkün değildir. Sessiz kalmak dahil her tür seçim, bir mesaj içerir. Herhangi
bir mesaja eşlik eden başka pek çok mesaj vardır. Örneğin, "sana
hayranım" gibi bir cümle, coşkuyla da, öfkeyle de, alaycılıkla da
söylenebilir.
İlişkiyi tanımlamaktan da ilişki
tanımını kontrol etmekten de kaçınmak mümkün değildir. İlişkiyi tanımlayan ve
kontrol eden iletişim kuramına göre güçlüdür.
Bir ilişkide kontrolü diğerine
bırakmaya çalışmak bir paradoks doğurur; çünkü kişi, diğerinin kontrole
geçmesini talep ederek ilişkiyi kontrol etmiş olur. Örneğin bir çocuğun
ağlayarak istediğini elde etmesi gibi. Zayıf düşerek güçlü olmak, yani ilişkiye
yön vermek buna denir.
Hepimizin kimi zaman ilişkiyi kontrol
etme davranışı olağandır. Ancak bir kısmımız kendi kontrolcü davranışlarını
fark edebilir ve kabul edebilirken, diğer bir kısmımız, ne kadar kontrolcü
davransa da inkar eder.
Kontrol çabalarını inkâr eden kişi,
semptomatik davranmak durumunda kalır; yani kontrolü sözle değil, çeşitli
semptomlarla kazanmaya çalışır. İletişim kuramına göre, bir semptomun başlıca
özelliği, ilişkiyi kontrol etme avantajını sağlamasıdır.
Eşimi kıskandıkça eşim yanımdan
ayrılamaz.
Eşimi kontrol etmeye çalıştıkça eşim
uzaklaşmaya çalışır, benim de semptomlarım artar.
Kontrol meselesinin bir sorun halini
aldığı ilişkilerde, kişiler, ilişkinin hangi alanının kim tarafından daha çok
kontrol edileceğinde uzlaşmaya varamazlar; taraflardan biri bir alanda daha çok
kontrol sağladığında, semptomatik olarak ya da olmaksızın diğeri de aynı alanda
kontrol sağlama çabalarında bulunur. Böylece ilişkideki kişiler arasında
sürekli çatışma yaşanır.
İlişki
Tarzları
Kişilerarası ilişkileri, genel olarak,
simetrik ve tümleyici/tamamlayıcı olarak tanımlanabilecek iki tarza
indirgeyebiliriz.
Simetrik ilişkiler, isminden de
anlaşılabileceği üzere, iki tarafın ilişki tanımı ve kontrolü bakımından eşit
olduğu ilişkilerdir. Eşitliğin hakim olduğu ilişki tarzı kulağa iyi gelmekle
birlikte, bu ilişkilerde sıklıkla rekabet görülebilmekte ve taraflar
birbirlerine simetrik olduklarını gösterme çabası sarf edebilmektedir.
Tümleyici ilişkiler ise kişilerin
birbirlerinden farklı konumlarda olduğu ilişkilerdir; rolleri eşit değil,
tamamlayıcıdır. Yani, hiyerarşik bir ilişki tarzıdır. Bu ilişkilerde, örneğin,
bir taraf daha çok verir, diğer taraf daha çok alır, veya bir taraf daha çok
söyler, diğer taraf daha çok dinler. Özellikle vurgulamak gerekir ki, iki kişi
arasındaki ilişki her zaman aynı tarzda olmayabilir. İki kişi arasındaki roller
ve ilişki tarzı zaman içinde değişebilir. Bir anne veya baba ile çocuk
arasındaki tipik ilişki buna çok iyi bir örnektir.
Başlangıçta ebeveyn ve çocuk arasında
tamamen tümleyici bir ilişki varken, ergenlikte ilişkiyi yeniden tanımlama
ihtiyacı doğar ve yetişkinliğe doğru ilerledikçe aralarındaki ilişki giderek
daha simetrik bir hal alır.
İlişki tarzları genel olarak simetrik
veya tümleyici olarak düşünülebilmekle birlikte, tümleme-ötesi diye
adlandırılabilen daha farklı bir tarzı ayırt etmekte fayda var. Geçen hafta,
"manevra" kavramından bahsetmiş; kişilerden birinin, diğerine,
ilişkiyi tanımlamak, yani belli bir çerçevede yapılandırmak amaçlı söylemlerini
ve davranışlarını "manevra" olarak tanımlamıştık. Diğer tarafın
manevralarını kontrol ederek ilişkiyi kontrol eden kişiler, tümleme-ötesi
ilişki kurmaktadırlar.
Tümleme-ötesi ilişki tarzına bir
örnek; simetrik bir ilişki içinde gibi davranıp diğer taraftan ilişkiyi
tanımlamasını istemek ya da onu buna zorlamaktır.
İkinci bir örnek ise, daha önce söz
ettiğimiz üzere, "muhtaç" veya "hasta", yani ötekine göre
altta bir konum benimseyerek kontrol sağlamaktır. Her iki durumda da belli bir
şekilde davranarak, kendisine nasıl davranılacağını (pek çok kez farkında olmaksızın)
kontrol etmektedir. İletişim kuramına göre, psikopatoloji, ilişkisel alanda
kontrol sağlamaya yönelik bir yöntem olarak irdelenebilir.
Kaynak: Haley, J. (1972).
Strategies of Psychotherapy. (A. Uzunöz, Çev.). New York, NY:Grune Stratton.
Haley, J. (1987) Problem
Solving Therapy.Wiley.
Kaynak: Haley, J. (1972).
Strategies of Psychotherapy. New York, NY: Grune Stratton.