Karganın Bülbül gibi ötmesini beklemek

Dünyada her şey değişip duruyor. Değişmeyen hiçbir şey yok. Her değişim iyi yönde/gelişim yönünde olmuyor. Bazı değişimler bozulma, yok olma vb olumsuz neticelere de yol açabiliyor. Bu olumsuz neticelerin en önemli sebebi ise kaçınma, kolaycılık ve her çeşit yersiz direnç sayılabilir.

Yani değişim iyi yönde de olsa kötü yönde de olsa muhakkak gerçekleşiyor. Ancak değişimden muaf gibi duran ve daimi olarak varlığını sürdüren bir konu var; “Gerçekten kaçma/gerçeği tahrif etme” biçiminde kısaca tarifleyebileceğimiz insanlık halimiz. Nasıl bir illetse bu, insanlığı olmayacak noktalara sürüklemekte, insanlığın başlangıcından günümüze kadar varlığını değişmeden sürdürmektedir. Bu “Gerçekten kaçma hikâyesi” insanlığı kılıktan kılığa sokmakta, varlığını unutturup başına akıl almaz işler, musibetler getirmekte. Bu kaçınma hallerinde insanlığın kullandığı en geçerli/en kullanışlı ve en kadim araç ise “Bahane”. Her derde çare bazı eski zaman ilaçları gibi!

 Bizim de bu yazıyı yazmaya bahane kıldığımız bir TV dizisi. Yeni yayına giren ve hayli popüler olan “Maraşlı” dizisi girişte yapmış olduğunuz kısa değerlendirmemizin çıkış noktası.

 Kısaca dizi hakkında bilgi verirsek; “Maraşlı lakaplı eski bir asker olan Celal Kün dizinin ana karakteri. 9/10 yaşlarında olan kızı bir saldırıda yaralanıp, kronik hasta oluyor ve konuşma yetisini yitiriyor. Bu durumdan babasını sorumlu tutup, ilişkisini donuk bir hale getiriyor. Maraşlı kızının intikamını almak için Gizli servisinde peşinde olduğu gizli ve tehlikeli bir yapıya savaş açıyor. Bu savaşı Gizli servisin çatısı altında veriyor. Peşinde olduğu yapının ana karakterinin kızı Mahur’a aşık oluyor.”

Her klasik kurmaca da olduğu gibi burada da iyi ile kötünün savaşı var. Tesadüf olmalı ki kötü karakterlerden birinin adı da Savaş. Bu alışılagelen kurmaca da iyinin iyi gibi, kötünün de kötü gibi davranması bekleniyor. Ancak ne yazık ki ilgili yapıtta ilgi çekme adına kötünün her yaptığı iyinin ona her yapacağına tartışmasız bir bahane oluyor. İyinin hiçbir sorumluluğu hiçbir kısıtlaması yok.

Örnek üzerinden gidersek; Dizinin temel başlangıç noktası Maraşlının kızının başına gelenler. Buradan hareketle Maraşlı kızı için büyük bir intikamın peşine düşüyor. Dizinin ilerleyen bölümlerinde Maraşlının kızı ve sevdiği Mahur çeşitli kötü adamların hedefi oluyor ve zarar görüyorlar. Her seferinde Maraşlı bunu yapanlardan kanlı bir biçimde intikam alıyor.

Bu noktada bizim sorgulamamız başlıyor. Maraşlı sevdiklerinin zarar görmemesi için üzerine düşeni ne kadar yapıyor? Nelerden vazgeçiyor?

Öncelikle içinde bulunduğu hayata bakalım: Gittiği yol kötülerle savaş. İçinde her türlü dünyevi kötülük barındırıyor. Böyle bir savaşın içinde kötülerden bazı değerlere dikkat etmesini beklemek nasıl bir saflık! Kötülerin kendilerine has bir hayatı var. Bulundukları noktaya gelebilmek için hangi aşamalardan geçmişler, neleri feda etmişler?

İyi kahramanın, bunların varlık sebebi olan/en değerlilerine saldırıp kendi en değerlilerine dokunulmamasını beklemesi ne kadarda gerçekçi bir yaklaşım!

Kahramanlık her şeyi göze alarak hiç kimsenin cesaret edemediği şeyleri yapmak değil mi? O zaman kahramanlık fedakârlık, risk, vazgeçmek değil mi? Burada bir tercih yapılmıyor mu? Kahramanlık mı, sıradanlık mı, diye...

Böyle bir savaşın içine girip sonuçlarını düşünmemek mi? Kendi planlarını/hırslarını/mecburiyetlerini sevdiklerini riske atmamak için arka plana atmak mı ?

Maraşlı nazarında değerlendirirsek, istisnalar hariç genel olarak “insan tercihleridir” biçiminde kalıplaştırabileceğimiz bir kavrama ile ifade edebiliriz, diyeceklerimizi. Hangi kararı alırsak alalım, sonuçlarından öncelikle kendimiz sorumlu olmalıyız.

“Seçimlerimiz” sonuçları ile birlikte bir anlam ifade eder. Sonuçları işimize geldiği gibi yorumlayıp temel sorumluluklarımızdan kaçamayız.

Örnek olarak kullandığımız dizi karakteri üzerinden gidersek; Maraşlı riskli bir hayatı seçtiğinde ya aile kurmayacak, ya varsa öncelikle ailesini güvende tutacak bir yol bulacak, ya da böyle bir savaşın ana karakteri olmayacak. Bu konuda en tehlikeli seçimleri yapıp, değer verdiklerinin zarar görmemesini kötü adamların insafına, değerlerine bırakmak en az o kötü adamların yaptıkları kadar eleştiriye açık ve sorumluluk gerektiren bir durumdur. Maraşlı ister zorunluluk olsun, ,ister duyguları/hırsları olsun bir seçim yapıp yola koyulduğunda o yolda olabileceklerin sorumluluğunu da almalı, suçu intikamlarına bahane edeceği, kötü adamların tercihlerine yıkmamalıdır.

Kısaca “İnsan Tercihleridir”. Tercihlerin sonuçları mutlak olmaktadır. Beğenmediklerimizi “Bahaneler” ile başkalarının sorumluluğuna bırakmak ne o durumu çözer ne de gelecekteki olumsuz yansımalarını.

 “Karganın Bülbül gibi şakımasını beklemek” bizim sorunumuzdur. Karga her daim kendi gibi olur ve o muhteşem güzel sesini çıkarır.

 Biz tercihimizi yaparız: Ya kargaya sabah akşam bülbül gibi ötmediği için serzenişte bulunup o bet sesine katlanır; Ya da bülbüle ulaşıp onun güzel nağmelerini dinleriz.

İnsan tercihleridir. Bahaneler kaçış yolculuklarımızın bileti olmamalıdır; Bazen ya dönüşü astarından pahalıya gelir, ya da dönüşü hiç mümkün olmayabilir.