Geçmişi aklınızın bir kenarında tutarak, kendinizi ipek ticaretinin ilk günlerinde hayal etmeye çalışın. O telaş ve toz bulutu, davetkâr tatlar, zengin kokular… Her biri bu resmin ayrılmaz parçaları. Peki, 21. yüzyılın Bursa’sı tüm bunları yakalayıp canlı tutabilir mi?
“Osmanlı’nın ilk başkenti” ya da “Yeşil Bursa” gibi unvanlar çağrışım yapabilir. Ama Türkiye’nin dördüncü büyük kentinin diğer güzelliklerini ve ziyaretçilerine sunacağı onca şeyi tahayyül edebiliyor musunuz?
İpeği zaten biliyorsunuz. 1451’de inşa edilip sonradan bir çayevine dönüştürülen Koza han’da dükkânları ve tezgâhlarıyla size sürekli ipeği hatırlatacaktır. Ayrıca Bursa deyince akla kesinlikle ustasıyla birlikte gelen İskender Kebabı da unutmayalım. Bursa’da danıştığınız rehberlerin hepsi, pide parçalarının üzerine yayılmış dilim dilim kuzu etinin üstüne domates sosu ve yoğurt eklenerek sunulan yemeğin Bursa’dan çıktığını, adını, 19. yüzyılın sonlarında yaşamış usta İskender Efendi’den aldığını ve dünyaya buradan yayıldığını söyleyecektir. İddiaya göre, Bursa’daki orijinal Kebapçı İskender’de yediğiniz kebaptan daha iyisi hiçbir yerde yok.
Eşi benzeri olmadığı söylenen bir başka lezzet de Bursa şeftalisi. Öte yanda vanilyalı şeker şurubunda kaynatılan kestanelerden oluşan kestane şekeri de lezzeti ve zevki çağrıştırıyor. İşte size Bursa’dan ayrılmadan önce en azından bir tane kestane şekeri tatmak için bir neden.
İlk Osmanlı Başkenti
İstanbul’daki 4 bin dükkânlı Kapalı Çarşı’dan epey küçük olsa da, yukarıda sayılan her şeyi Bursa’nın sevimli Kapalı Çarşı’sında bulabilirsiniz. Elbette pek çok dükkânın en önemli ürünü, ipek. Aslen bir hamam olarak inşa edilmesine rağmen sonradan Orta Doğu kültürüne uygun olarak çarşıya çevrilen Eski Aynalı Çarşı da oldukça özel bir yer. Kentin her yerinde geleneksel Türk hamamları var ve hayatınız boyunca unutamayacağınız bir deneyim sunmak için ziyaretinizi bekliyorlar.
Yoksa tarihten çok mu uzaklaştık? Çoğu Osmanlı stilinde inşa edilmiş camiler, Bursa mimarisinin öne çıkan yapıları. Osmanlı Padişahı II. Murat şerefine 1426’da yapılan Muradiye Cami ve avlusundaki benzersiz çeşmeleriyle 1424 yapımı Yeşil Cami gözlere hitap ediyor. Yeşil Cami’nin hemen karşısında, beşinci Osmanlı Padişahı I. Mehmet’in kabrinin bulunduğu Yeşil Türbe var. Kadim Selçuklu mimarisinin izini ise 1399’da inşa edilen 20 kubbe ve iki minareli Ulu Cami’de bulabilirsiniz. Gezginlerin kaçırmaması gereken bir başka ziyaret yeri de I. Osman’ın oğlu ve Osmanlı’nın ikinci sultanı Orhan’ın son uykusuna yattığı Orhan Gazi Türbesi.
Köprüler ve tarihlerine tutkuyla bağlı olmasanız da 1442’de yapılan Irgandı Köprüsü sizi şaşırtacak. Osmanlı mimarisinin en sağlam örneklerinden olan yapı, restore edildikten sonra şimdilerde dükkânlara, atölyelere ve elbette kafelere ev sahipliği yapıyor.
Kentin dışına çıkıp harika doğayı keşfetmek isterseniz sizi bir sürpriz bekliyor. Antik kent Bitinya’nın üzerine kurulduğu Olympos Dağı olarak da anılan ve Türkiye’nin kuzeybatısındaki en yüksek tepe olan Uludağ karşınızda. Kış mevsiminde canlanan resort otellere ulaşmanın tek yolu ise Bursa’nın Teferrüç isimli yüksek mahallesinden kalkan teleferiğe binmek. Kayakçıların, snowboardcuların ve dağcıların neşesine şahit olduğunuzda, tertemiz havayı içinize çektiğinizde kendinizi mükemmel hissedeceksiniz.
Uludağ eteklerine yerleşmiş Cumalıkızık ise çok özel bir köy. Köye ister dolmuşla ister kendi aracınızla gidiyor olun, engebelerle dolu yol boyunca zıplayacak ve acaba doğru yere mi gidiyorum sorusunu aklınızın bir köşesinde hep tutacaksınız. Tam merakınız tırmanmaya başlarken; taze meyveleri, özellikle narlısı mutlaka denenmesi gereken egzotik reçelleri, el yapımı takıları ve ev aksesuarlarıyla köylüleri karşınızda bulacaksınız. Dolambaçlı daracık sokaklar sizi küçük bostanlıklara ve pek çoğu hâlâ mesken olarak kullanılan eski evlere götürecek. Ve şansınız yaver giderse, geleneksel peynirli gözleme ve çay ikram etmek için köylüler tarafından davet edebilirsiniz.
Mevsimsiz Şehir
Peki, ya su düşkünleri? Sizin için de Gölyazı var. Bursa’nın hemen dışında, sükunet ve unutulmaz manzaralarıyla sizi bekleyen küçük bir balıkçı köyü. Eski yapılar, hâlâ geçmişte yaşanıyormuş hissi veren bir hayat, elinizi uzattığınızda dokunabildiğiniz bir doğa... Tüm bunlar, Uluabat Gölü’nün çevresinde kurulan Gölyazı’nın öne çıkan özellikleri. Gerçek bir doğa aşığıysanız, İnkaya Köyü’nde bulunan 600 yaşındaki tarihi çınar ağacını ziyaret etmeden geçmeyin. Bunca yıldır nelere tanıklık etti kim bilir?
Bursa’da geçirdiğiniz her günün sonunda, Türk kahvenizden bir yudum alıp günün en sevdiğiniz anlarını gözünüzün önüne getirmeli ve bir sonraki ziyaretinizi planlamalısınız. Tanıştığınız insanları, size ne kadar yardımcı olduklarını, nasıl tebessüm ettiklerini ve kapılarını ne kadar büyük bir samimiyetle size açtıklarını düşünün. Ve İstanbul’da ya da Anadolu’nun bir başka köşesinde de olsanız, Bursa’yı ziyaret etmenin, Türk bayrağının gururla dalgalandığı tepelerin üzerinden kısa bir yolculukla varılabilecek kadar kolay olduğunu unutmayın.
Kaynak: Skylife Dergi Ocak 2015
Kaynak: Skylife Dergi Ocak 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...