Hayat büyüdükçe insana şekil verir ve kendi yolunu seçmesi konusunda zorlar. Kimine dert, tasa, yokluk verir sınar; Kimine ne gam verir, ne tasa, üstüne de bonkörce varlık verir sınar.
Tepkilerimiz bizi biz yapar. Ömür uzun bir yolculuk gibi görünse de, yaş geçtikçe zaman hızlanır ve neticede göz açıp kapama anı kadar bir sürede sona erir, haber vermeden.
En zor sınavlardan biri varlık içinde, güçlü kuvvetli iken verilen mücadeledir. Bizi biz yapan karakteristik özellikler o zaman daha bir zor zapt edilir, daha bir zor eğilir, daha bir zor şekle girer. Gözümüz, burnumuz, popomuz yukarılarda olduğundan neyi kırık döktüğümüzü, neyi ezip geçtiğimizi, neye kör sağır kaldığımızı pek anlayamaz, bilemeyiz. Hayatı hep yukarılarda lay loy lom biçiminde sanarız.
Halbuki hayatı bir balon olarak düşünürsek bizim ki biraz daha fazla şişmiş ve yukarılara çıkmıştır. Sonunda bir gün içi boşalıp, yere konacaktır. Bunu bilmek yüksek bir erdem gerektirir. İnsan olmanın vasıflarını bünyesinde barındırmak gerektirir.
Gücün, kuvvetin, varlığın yalancı havasından, şişkinliğinden ve sebep olduğu yüksek egolu kibirden kurtulmak veya vazgeçmek çok zordur. Öyle an gelir ki bırakın ahbabı, akrabayı gün gelir insan anne babasına, hatta eşine çocuğuna zaman ayırmak için bile kişisel asistanından randevu almaya kadar götürür işi. O kadar yabancılaşır ve yabanileşir kendi özüne ve kendi atasına.
Arda Turan’ın aşağıdaki açıklamalarını okuyunca bu ve benzeri düşünceler geldi aklımıza. Bize göre Arda samimi bir yüzleşme yaşamış ve gittiği yolu doğru rotaya yöneltmiştir. Bir insanın babasının “O” sarılıyor diye mutlu olması ve bunun önemli bir an olarak yansıması, başlayan yabancılaşmanın ve dönülen doğru anın kesişmesi olarak algılayabiliriz.
Hayattan tat almak ona verilen emek ile ve dolaylı olarak ta yokluk ile alakalıdır. İnsan küçükken pek çok ego ile ilgili duygudan uzak kaldığından hayatın samimiliğinden, lezzetinden ve mutluluk dolu anlarından daha fazla etkilenir ve unutamaz. Zamanın katılığı varlık ile birleşince her şeye kolay ulaşılır ve zor keyif alınır bir noktaya taşır.
Bu noktadan sonra zor gelen ve emek gerektiren alçak gönüllü olmak, tevazu sahibi olmak ve görece aşağı kalanlara doğru eğilerek o tada varmaktır.
Bizce günümüz sıkıntılarının temelinde yer alan bir özü taşıdığı için bu yazı önemlidir. Aç gözlülük, nefse yenik düşmek, böbürlenmek, kadir kıymet bilmemek, Güce kuvvete erişince öze saygıyı ve değeri yitirmek ve hiçbir zenginlik gerektirmeyen kuru bir sarılmaya sevenleri muhtaç etmek……..
Bu hayatın tuzaklarıdır ve Arda bu tuzaklara karşı uyanmış ve kendi ile yüzleşmiştir bu yazıda. Aslında bu onun için çok zor bir yüzleşme ve dışa vurumdur. Kolay olan kendini kandırmayı ve kendisi dışındakileri suçlamayı tercih etmek yerine kendi nefsine karşı bir mücadeleye girmiştir. Bunu yaparken de hiç kimseye muhtaç olmayacak bir zenginlikte ve pek çok kişinin rüyasında bile göremeyeceği bir kariyerin en yüksek noktasında yapmıştır.
Temennimiz, bu yazı, onun için “Kendine yabancılaşmanın” “Şana/şöhrete/varlığa teslim kibirli bir nefse teslim olmanın” kurtuluşu olan bir an olur ve hayatta mutlu olan, tat alan ve bunu sevdikleri ile paylaşabilen bir yolculuğa başlangıç olur.
Bizce varlığa şükretmenin sorumluluğu, yokluğa sitem etmemenin zorluğundan fazladır. Çünkü varlığın şımartması kadar yokluğun olgunlaştırması aynı kolaylıktadır. Arda’nın yaradana Şükrü sona saklaması bu işin zorluğundandır. Şükür külfetli ve çeşitli sınavlara tabidir. Bunların en başında alçak gönüllük, kendini bilme, nefsine gem vurabilmek ve yüzleşebilmektir. Aşağıda bu yazıya vesile olan samimi olarak dile gelmiş açıklamayı bulabilirsiniz. İyi okumalar
"Aç Gözlülüğüme Kızıyorum"
"Kendimi kötü hissediyorum; bazen doyumsuzluğuma, aç gözlülüğüme kızıyorum, hiçbir şey yokken. Allah çok şey verdi ama işte insanız... Hep biraz daha fazlasını çekiyor nefis. Daha fazla para, daha fazla araba, daha fazla ev. İnanın hiçbir şey olmuyor. Olmayan olsun, olan daha fazla istiyor, bu mücadele hayatı alıp gidiyor."
"Şimdi Her Gün Köfte Var Ama..."
"Eskiden haftada bir kere köfte yerdik. Çok iyiydi bizim Atilla abinin köftesi, çeyrek severdim ekmeği çıkartıp üstüne kapatırdı. Şimdi her gün köfte var ama aynı tat yok. Böyle bir şey işte hayatın sınavı... Yokken özlem duyulan, varken sıkılınan... Annem bazen '70 metrekare evi özlüyorum' diyor. Haklı, çünkü o zamanlar daha samimiydi her şey. Babam geçen gün anneme 'Arda'yla gezdik, bana çok sarıldı' dedi, mutlu olmuş. İyi adamdır benim babam, hem de çok iyi. Düşünsene, beni ya sponsor ya kamp ya maç ya bir görüşme ya da benim haylazlıklarım, başka önceliklerim..."
"Hayata karşı yaptığım haylaksızlardan, hayattan özür diliyorum. Çok hata yaptım ama asla niyetim kötü değildi ve sonuncusu ve en önemlisi Allah'a ne kadar şükretsem az çünkü bana verdiklerini bana verdiği akılla hayal bile edemedim..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...