Başarısızlığın Dip Noktasında Hadsizliğin Tavan Yapması

Malum, milli takım Euro 2016 turnuvasında ilk iki maçını kayıp etti. Yüksek beklentiler ile gidilen turnuvadaki başarısız sonuçlardan çok, takımın dirençsiz ve isteksiz hali bizleri üzdü, bir kesimi ise zıvanadan çıkan çirkinliklerine sebep oldu.
Üzülmek, eleştiride bulunmak veya protesto etmek insani haktır. Çoğu duygusal olarak ani gelişen tepkilerdir. Nasıl ki iyi neticelerde sevinç, övgü ve takdir var ise, kötü neticelerde de bu şekilde davranışlar makuldür. Her iki durumda da taraflar olgun, kararında ve makul olduğu sürece bir sıkıntı bulunmamaktadır.
Ne yazık ki olgunlaşamamış karakterler nedeni ile iki durumda da aşırıya kaçmalar ve çoğunluğu rahatsız eden davranışlar bulunmaktadır. Başarı adına ilahlaştırmalar, dünyaları ben yarattım edaları ve yukarılarda uçan egoların karşılığı olarak; Başarısızlık durumunda linçe varan maddi, manevi saldırılar ile, eleştirilere karşı takınılan tahammülsüz tavırlar aynı çerçevede yaşanılmaktadır.
Netice itibarı ile bu turnuvaya katılmak başlı başına guru duyulacak bir başarıdır. Üstelik mucizevî bir biçimde Hollanda gibi futbolda söz sahibi bir ülkeyi de ekarte ederek katılınan bir turnuva söz konusu olan.
Tabii ki turnuvada insanları bu noktaya getiren başarısız sonuçlardan daha çok, takımın oynadığı alışık olunmayan ruhsuz ve dirençsiz oyun. Baştan kayıp edilmiş ve bir angaryaymış gibi çıkılan maçlar.
2012 yılında yazdığımız “Eleştiri: Yok edici Haset” değerlendirmede bu konu ile ilgili şu tespitlerde bulunmuştuk: “Futbolda Hem milli takım hem Kendi kulübü bazında birinci sınıf bir statüye kavuşturmuş Fatih Terim hayal bile edilemeyen pek çok başarıya rağmen akla hayale sığmayan nice saldırılara uğramıştır. Milli takım düzeyinde Uluslar arası kupalara katılmamızı hayalden çıkarıp gerçeğe dönüştüren, Kendi Kulübüne Avrupa Kupası kazandıran Fatih Terim değil de kendileriymiş gibi eleştiren bu zihniyettekiler onun sürekli olarak tökezlemesini beklerler.” Görüldüğü üzere günümüzde değişen pek bir şey olmamış. Hatta sosyal medya ve teknolojik imkânların gelişmesi ile beraber bu kesim genişlemiş ve seviyesini daha da düşürmüştür.
Futbol ile alakalı olmayan ve temelinde kıskançlık, fırsatçılık, takım fanatizmi, ahlak düşüklüğü, çoğunluğa ayak uydurma ve son zamanlarda çeşitli alanlarda ortaya çıkan siyasi bir amaç için konuyu dolaylı olarak kullanma gibi nedenler ile takımın aldığı paralar, giydiği kıyafetler, oynadığı reklamlar, ailesi ve daha pek çok alakasız konu saldırı nedeni olarak kullanılmaktadır.
Tabii ki futbol oyunu, kurgusu ve tercihleri olarak takım ve hoca eleştirilebilir. Mesela Fatih hocanın takımlarında oynamayan ve nerdeyse pas tutmuş olan, mental olarak ta hazır olmayan Arda, Burak, Ozan tercihleri; Ya da şampiyon takım Beşiktaş’ın kurgusuna uzak tercihleri; Ya da turnuvadan çok transferi ile gündemde olan Gökhan Gönül tercihi ve daha niceleri.
Ya da takımın sahadaki isteksizliği, oyuncuların çok yakışıksız olan prim konusunu gündeme getirmeleri ki en ciddi eleştiri bu konuda olabilir. Zamanı gelince profesyonellikten bahseden oyuncular böyle önemli bir turnuvada önceliği bu konuya vermeleri amatörce ve hoş karşılanmayan bir davranış olmuştur. Çok şükür ki hiç biri aç değil açıkta değil. Her birinin onlarca kez geleceklerini garanti altına alacakları kazançları mevcutken, bu yaptıkları çok yanlış olmuştur. Ayrıca ödül ceza ile beraber uygulandığında adil ve etkili olur. Başarıda prim talep eden bu oyuncular, başarısızlıkta ne gibi cezaları kabullenme sözü verebilmektedirler? Bu konudaki asıl sorumlu ise Milli Bir konuda takıma para virüsünü alıştıran ve bu beklentileri bayağı hale getiren yöneticiler olmuştur. Bunun kökleri önceki zamanlara dayanmaktadır.
Ve illa da takımı kıyafet üzerinden eleştirecekler, formalar üzerinden olaya yaklaşabilirler. Bizce formalar takımın özünden, geçmişinden ve arzu edilen tutkusundan uzak olmuştur.
Bu ve eleştiriler haktır ve makuldür. Ama olayı farklı noktalara farklı gerekçeler ile çekerek hakarete, iftiraya, küfre ve lince çevirmek rezilce bir davranıştır. Bunu yapanlar insanlık onurundan yoksun karakter bozukluğu olan ahlak fukaralarıdır. Hele bir de TV programlarında bunu meslek haline getirip, bu tarz polemik ve ucuz yöntemler ile para kazananlar var ki onlar bu işin önde giden utanmazlarıdır. Öyle ki her yanıldıklarında bırakın utanmayı, pişkince ekranlarda zihinlerimizi kirletip zamanlarımızı helak etmektedirler.

Her ne kadar blog tarzımıza uymayan bir üslupta kaleme aldığımız bu satırlardan memnun kalmasak ta vicdanen doğru bir iş yaptığımız kanaatindeyiz. Bu tarz seviyesizliklere dur deme ve karşı durma noktasındayız. Bunlar günümüzü ve geleceğimizi kirleten ve yaşam kalitemizi düşüren konular ve bozuk kişiliklerdir. Bizler iyi ve güzel şeyleri hak eden insanlarız
iyiturks

2 yorum:

  1. Yazını gayet güzel olmuş. Aslında hayal kırıklığı beklentiyle doğru orantılı. Bir futbol organizasyonunu Avrupayı fethe gider havasına sokarsanız başarısızlıkta da tepki çok büyük olur. İmparator lakabını gerçek sanıp herkese ayar vermeler, sadece parayla motive olan oyuncular vb nedenler zaten milli takıma bakışı olumsuz etkiliyor. Futbola ve futbolculara olması gerekenin çok üzerinde önem atfediyoruz maalesef.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz ve düşüncelerinizi paylaşmanızdan ötürü teşekkür ederiz. Futbol sadece bir oyun olarak kalabilse çok eğlenceli olacak. Ne yazık ki basit bir halı saha maçından bu seviyelere kadar inanılmaz bir rekabet ve beraberinde oluşan ekonomik bir alan var. Tüm bunlar futbolu boğuyor ve içindekileri farklı kimliklere sokuyor. iyi günler.

      Sil

iyi ve güzel...