Her yıl aralık ayı oldu mu hummalı bir
biçimde Mevlana'dan bahsedildiğini görürüz. Onun hakkında güzel sözler
söyleyenler, sözlerini misal verenler ve bir sürü etkilik ile bir kaç haftayı
geçiririz. Ama çoğunlukla ne dediğine, niye dediğine, nasıl dediğine
odaklanmayız. Yaşam biçimimizde, düşünce yapımızda pek bir değişikliğe
gitmeyiz.
Mevlana'nın hayat hikâyesini ve
klişeleşmiş sözlerini bilmeyenimiz yok gibidir. Ama hiç birimiz, "Hamdım,
piştim, yandım" sözündeki yolculuğa pek ilgi duymayız. Çoğunlukla
hamlığımızı unutur hemen piştiğimizi sanır ve etrafımızı yakarız. Kibir dolu,
bilgiçlik dolu ham sözlerimiz ile pişmemiş davranışlarımız ile.
Hâlbuki Hz. Mevlana bir söz demek için,
bir ışık göstermek için yıllarca kabuğunda pişmeye çekilmiş, yanmayı göze almış
ve karanlıklarda öz ışığını bulmaya çalışmıştır. Ben oldum havası ile
etrafındakileri karanlığa çekmemiş, kendi hamlığı ile onları yakmamıştır.
Ne yazık ki günümüzde eli kalem tutan,
ağzı kelam satan, iki satır okumuş, iki kıta yazmış, kendini ehil saymakta
bilgiçlik taslamakla, yargıçlığa soyunup etrafını, yaşadığı toprakları asıp
kesmektedir. Ham olduğunu, pişip olgunluğa ermesi ve yanarak öze ulaşıp ışığa
kavuşması gerektiğini bilmeden alim havasına girenler maalesef ki kendilerine
kulak asanları da kendileri gibi boşa ziyan etmekteler.
Bizim kendi adımıza Mevlana’dan feyz
aldığımız ve bakış açımızı özetlediğini düşündüğümüz bir sözü sizlerle
paylaşmak isteriz;
“Akıllılar önceden feryat ederler;
Bilgisizlerse işin sonunda başlarına vururlar.”
Bu söz yaşadığımız sorunların büyük bir
kısmının temel nedeni ortaya koyar. Yapılan hiçbir işin, davranışın öncesinde
etraflıca düşünülmeden, söylenilenler kulak asılmadan veya yanlış telkinler ile
yapılanlardan dolayı sonrasında keşkeler ile dolu pişmanlıklar yaşarız.
Çoğunlukla bir heves, bir kolay kaçma, bir beklenti, bir kendini kandırma ile
sonu başından belli hatalı, olmayacak şeylere yelken açarız. Uyaranları çeşitli
yollar ile ekarte edip, sonu hüsranla bitince başta yapmamız gereken analizi,
ahlar/vahlar içinde işin sonunda yaparız.
Bu davranış biçimi özel hayattan, iş
hayatına, spor dünyasından, siyaset arenasına kadar yaşamın her alanında
karşılaşılan ve üzerine çokta düşünülmeyen bir konudur.
Önceden feryat edenler genellikle işin
başında en ağır eleştiriler ile bastırılıp engel olmaktan çıkarırlar. Bu
tespitleri, bu önerileri yaptıklarına pişman noktaya gelirler. Genellikle
çokbilmişlik, işe engel olmak, fırsatı görmemek, iyiliği istememek, çekememek
vb ithamlar ile karşılaşırlar. İşin sonunda kafaya vurmaya gelince de akla
hayale gelmeyen bahaneler ile baştaki gerçekleri kaçırmanın eleştirisi de
yapılmaz.
Hazreti Mevlana’yı bu vesile ile anıp,
kendisine rahmet dilerken; Yaşamının ve dediklerinin kuru birer söz olarak
kalmayıp, içimize etki eden ve bizleri düşünmeye, algılamaya ve yaşama
bakışımızda olgunlaştırmaya vesile olmasını temenni ederiz.
iyiturks
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...