Bugün bir “karmaşıklık çağında” yaşadığımız düşüncesinin geniş kitlelerce paylaşıldığı görülüyor. Dünyanın daha önce hiç olmadığı kadar girift bir hale geldiğine işaret eden bu görüş, teknolojinin büyük bir hızla değişmesine ve çok büyük miktarlarda bilgi üretebiliyor olmamıza dayanıyor (ki bunlar birbirine bağlı durumlar). Oysa düşünün ki Leibniz (17. yüzyıl) ve Diderot (18. yüzyıl) gibi filozoflar daha o zamanlar bilgi fazlalığından şikâyet ediyorlardı. Sözünü ettikleri o “korkunç kitap yığını” bugün bildiklerimizin sadece küçücük bir kısmına denk geliyor ama bugün bildiklerimizin çoğu da gelecek kuşaklar için aynı derecede önemsiz olacak.
Her durumda, farklı dönemlerin görece karmaşıklıkları, günlük hayat mücadelesini sürdürmeye çalışan bireyler açısından pek bir şey ifade etmiyor. Dolayısıyla belki de doğru soru “içinde bulunduğumuz çağ daha mı karmaşık?” sorusu değil, “Neden bazı insanlar karmaşıklığı yönetme konusunda daha becerikli?” sorusu olmalıdır. Her ne kadar karmaşıklık bağlama dayalı bir kavram olsa da kişinin eğilimleri de belirleyici bir rol oynar. Karmaşıklığı yönetme becerilerimizi geliştiren başlıca üç temel psikolojik özellik vardır:
1. IQ: Hemen herkesin bildiği gibi IQ, entelektüel zekâ oranı demektir ve zihinsel yeteneği ifade etmekte kullanılır. İnsanların pek bilmediği ya da kabul etmek istemediği bir gerçek ise, IQ oranının mesleki performans ya da objektif kariyer başarısı gibi gerçek hayata ilişkin sonuçları doğrudan etkilemekte olduğudur. Bunun en önemli sebebi, yüksek IQ’lu insanların daha kolay öğrenebilmesi ve sorunları daha hızlı çözebilmesidir. İlk bakıldığında IQ testleri son derece soyut, matematiksel ve günlük hayatta karşımıza çıkan sorunlarla alakasız görünebilir ama karmaşıklığı yönetme becerimizi öngörmekte kullanılan oldukça işe yarar araçlardır. Aslına bakarsanız IQ, basitten ziyade karmaşık görevler sırasındaki performans öngörülerinde daha çok işe yarar.
Karmaşık ortamlardaki bilgi zenginliği daha fazla bilişsel yük oluşturacağı ve bizden daha fazla beyin gücü veya bilinçli düşünce isteyeceğinden, böyle ortamlarda oto-pilot modunda (veya Kehnemann’ın sistemiyle) dolaşamayız. Nasıl bir bilgisayarın gerçekleştirdiği işlemler ve bunları gerçekleştirme hızı megabitler ve işlem hızıyla ölçülüyorsa, IQ da beyin gücünün ölçütüdür. IQ düzeyimizle işler belleğimiz, yani çok sayıda geçici bilgiyi aynı anda işleyebilme kapasitemiz arasında elle tutulur bir bağlantı olması şaşırtıcı değildir. Aynı anda hem bir telefon numarası ezberlerken hem de birilerinden yol tarifi almaya ve bu arada alışveriş listenizi aklınızda tutmaya çalışırsanız, IQ düzeyinizle ilgili bir fikir sahibi olabilirsiniz. (Maalesef araştırmalar, işler hafıza egzersizlerinin, uzun erimli hafızanın karmaşıklıkla baş etme kapasitesini geliştirmediğini gösteriyor ama “kullan ya da kaybet” teorisine göre bu tür alıştırmaların yaşlı insanlarda zihinsel yetenek kaybını geciktirdiğine dair deliller de var.)
2. EQ: Duygusal zekâ anlamına gelen EQ, duyguları algılama, kontrol ve ifade etme yeteneğiyle ilgilidir. Karmaşıklığın yönetiminde EQ’nun üç temel rolü vardır. Birincisi, EQ düzeyi yüksek kişiler stres ve endişeden daha az etkilenirler. Karmaşık durumlar, veriler açısından zengin ve talepkar olduğundan, baskı ya da stres oluşturmaya daha müsaittirler ancak EQ bir tür tampon işlevi görür. İkincisi, EQ insanlarla ilişki ve iletişim becerilerinin temel bileşenlerinden biridir; yani EQ düzeyi yüksek olan kişiler karmaşık örgütlenme politikaları içinde yollarını bulma ve kariyerlerini ilerletme konusunda daha donanımlı olurlar. Bugünün hiper-bağlantılı dünyasında bile çoğu işveren, özellikle de yönetim veya liderlikle ilgili pozisyonlarda teknik uzmanlıktan çok sosyal becerilere ağırlık vermektedir. Üçüncüsü, EQ düzeyi yüksek insanlar girişimciliğe daha yatkındırlar; dolayısıyla fırsatları değerlendirme, risk alma ve yaratıcı fikirleri somut yeniliklere dönüştürme konusunda daha proaktif davranırlar. Bütün bu sayılanlar EQ düzeyini, belirsiz, öngörülemez ve karmaşık ortamlara uyum sağlamada önemli bir nitelik haline getirmektedir.
3. CQ: Kişinin merak düzeyini ifade eden CQ zihinsel iştahla ilgilidir. CQ düzeyi yüksek insanlar daha sorgulayıcı ve yeni deneyimlere açık olurlar. Yenilikleri heyecan verici bulur, rutinlerden kısa sürede sıkılırlar. Çok sayıda orijinal fikir üretmeye yatkındırlar ve konformizme karşı çıkarlar. Henüz IQ ya da EQ kadar derinlemesine araştırılmış olmasa da elde edilen bulgular karmaşıklığın yönetilmesinde CQ düzeyinin en az onlar kadar önemli iki işlevi olduğunu göstermektedir. Birincisi, CQ düzeyi yüksek insanlar belirsizliği daha kolay idare edebilirler. Bu ayrıntılı, sofistike ve incelikli düşünme biçimi aslında karmaşıklık tanımının ta kendisidir. İkincisi, CQ zaman içinde kişinin kendisine yaptığı entelektüel yatırımın artmasına ve özellikle de bilim ve sanat gibi örgün eğitim alanlarında daha fazla bilgi sahibi olmasına yol açar.
(Not: Tabii ki bu, IQ düzeyinin ifade ettiği ham entelektüel beygir gücünden farklıdır.) Bilgi ve uzmanlık, tecrübeye çok benzer şekilde, karmaşık durumları tanıdık bir dille ifade etmemize olanak verir; dolayısıyla CQ, karmaşık sorunlara basit çözümler geliştirmede kullandığımız en önemli araçtır.
IQ düzeyinin sonradan geliştirilmesi zor olsa da EQ ve CQ geliştirilebilir niteliklerdir. Albert Einstein’in söylediği gibi: “Hiçbir özel yeteneğim yok. Sadece tutkulu bir meraklıyım.”Kaynak: Skylife Dergisi Aralık 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...