Son zamanlarda okuduğumuz en samimi, en duygusal ve en komik sahici bir röportaj. Bu güzel satırları burada paylaşmak ve sizlerinde anlarına güzel tatlar bırakmasını istedik. Röportajı yapanın, röportajı verenin ellerine, ağızlarına sağlık. Dileriz ömürleri istedikleri güzelliklerle dolar. İyi okumalar dileriz.
12
milyondan fazla seyirciye ulaşan ‘Ayla’ ve ‘Müslüm’ filmlerinin yapımcısı
Mustafa Uslu’nun kendi hikâyesi de film gibi… Tokat Zile’de 13 yaşında mahalle
sinemasında afişçi olarak çalışmaya başlayan, bir dönem TSK’da subay olarak
görev yapan Uslu’nun en büyük hayali ise Oscar almak. Ayla ile bu hedefine
yaklaşan Uslu, yeni çekeceği ‘Bi Umut’la Oscar alabileceğini de belirtiyor.
Gerçek
öykülerden yola çıkan yapımcı Mustafa Uslu... Dijital Sanatlar’ın kurucusu. Son
dönemin en çok izlenen filmleri Ayla ve Müslüm’de onun imzası var. Türkiye’de
sinema sektörünün farklı tartışmalar yaşadığı dönemde çıkış yakalayan Mustafa
Uslu, yalnızca 2 filmiyle 12 milyonun üzerinde seyirciye ulaştı. Uslu,
kamuoyunda ‘mısır tartışması’ olarak bilinen yapımcı ve salon işletmecileri
arasındaki tartışmayı farklı bir boyuta taşıdı. Uslu, “Kimse 30 kuruşluk
mısırın 12 liradan satılmasını konuşmadı. Herkes ‘ben daha fazla pay almalıyım’
tartışmasına girdi” dedi. Uslu ile sıfırdan zirveye çıkış öyküsünü ve sinema
sektörünü konuştuk...
Milyonlarca kişi gitti
filmlerinize. Gerçek yaşam öykülerinden yola çıkıyorsunuz. Siz kimsiniz?
İşçi
bir anne babanın çocuğuyum. Tokat Zileliyim. Annem babam tarlalarda
çalışırlardı. Kolay olmayan bir hayattan geliyorum ama mutluyduk. Babam tarlada
çalışırken kaza oluyor ve iki ağabeyimi kaybediyorum.
Çok acı. Siz kaç
yaşındasınız o zaman?
Ben
onları hiç tanımadım, çünkü o acılar üzerine doğmuşum. Rahmetli annem
Mustafa’nın adını bana vermiş. O dönemde hiçbir şey yok. 2 evlat acısını annem
Zile’de yazlık Aykut Sineması’na giderek atmaya çalışıyor.
Film tutkunuz annenizden
mi geliyor?
Evet.
Annem Melek’in dünyası filmler. Her filmi 5 kere izlerdi annem. Ben 13 yaşında
afişçi oldum.
Sektöre çok erken adım
atmışsınız...
Küçüktüm.
Boynuma bir tahta takılırdı. O tahtaya asılan arkalı önlü afişle sokakları
gezerdim. Önümde arkamda afişle filmleri anlatırdım. Afişler üzerinden hikâye
yazardım. Kadınlar, anneler benim yorumlarıma bayılırdı. Afişlere bakıp
hayaller kurardık. Yavuz Turgul’un filmlerini beklerdik. Kemal Sunal, Şener
Şen’in her filmini izlerdim. Sonra hayatımıza Rocky, Rambo girdi. Ben yıllarca
o sinemada her işi yaptım. Annem mahallenin tüm çocuklarını da götürürdü
sinemaya. Bahçeden topladığı salatalıkları çocukların eline tutuştururdu. Okuma
yazması olmayan bir kadındı. Annemle 15 yaşına kadar müthiş bir sinema serüveni
yaşadık.
Külkedisi
Gibiydi
Annenizi merak ettim...
Sinemacı olduğunuzu gördü mü anneniz?
Maalesef
göremedi. 3 kız, 2 erkek kardeşi vardı. 6 çocuklu bir ailenin çocuğuydu. Annem
ailenin en çirkini. Benim saf babam greyder sürücüsü. Sivas’tan Tokat’a
geliyor. Ve babam teyzem Fikriye’ye aşık oluyor. Babamın teyzeme aşık olduğunu
dayılarım duyuyor ve babamı dövüyorlar. Ceza olarak da babama “sana Melek’i
vereceğiz” diyorlar. Babam istemiyor. Babamı ahıra bağlıyor dayımlar. Gece
annem babama kuru ekmek götürüyor ve babam annemin ona bakmasından etkileniyor.
Tamam diyor ve apar topar imamı çağırıp, evlendirip “hadi gidin” diyorlar. Ama
babam greyderle yola çıkıyor, tüm arkadaşlarına “güzel bir kadına aşık oldum”
diye anlattığı için Sivas’a gidemiyor. Dayılarımı ikna ediyor ve bir göz oda
veriyorlar onlara.
Siz bunları nasıl
öğrendiniz?
Yürekli
bir kadın annem, bunları bana annem anlattı. ‘Kimle evlenirsen evlen 3 ay sonra
göz ayırmıyor, 3 ay sonra yürek ortaya çıkıyor’ derdi babam. Sonra TSK’ya
girdim, subay oldum.
Sektörüne nasıl
girdiniz?
TSK’da
görev yaparken de reklam senaryoları yazıyordum. Omuriliğimin çok yakınından
kurşun yarası aldım. Tedavi oldum. Ayrıldım TSK’dan, kendi şirketim Dijital
Sanatlar’ı kurdum. Reklamcılık yapıyordum, klip çekmeye başladım sonraları.
Sonra sinema sektörüne girmek istedim. Nefes filmi de zaten subay olarak
yaşadıklarımdan ilhamla ortaya çıktı.
Bilet ve mısır kavgası
yaşandı. Siz bu tartışmanın neresindesiniz?
Seyirci
oradaki kavgayı anlayamadı. Kimse kutusu dahil 30 kuruşa mal olan mısırın 12
liradan satıldığını sormadı. Bu tartışılmadı. Oradan ne kadar pay alacağız
kavgası yapıldı. Oysa dünyanın hiçbir yerinde ürettiğiniz ürünün 40 katı
fazlasına satmanız çok fahiş bir fiyattır. Bu kavga Türkiye’nin 7. sanatına
zarar verdi.
Sizin de sinema
salonlarınız var değil mi?
Ben
kendi adıma gurur duyuyorum. Türkiye’de 7 Melek sineması var. Annemin adına
sinemalarım, onun anısına. Melek Sinemaları’nda biletler 10 lira, mısır 2 lira.
Gidip oturunca film başlıyor. Biz de para kazanıyoruz. Bilet ve mısırdan ne
kadar pay alacaklarının yerine keşke mısır ve bilet fiyatlarının düşürülmesi
konuşulsaydı. Sinemanın çocukları sinemaya en büyük ihaneti yaptılar.
Bazıları
Sırtını Tv’ye Dayıyor
Orgazine İşler Sazan
Sarmalı henüz vizyondayken Netflix’e girdi. Bu tip girişimler de seyirciyi
sinema salonlarından uzaklaştır mıyor mu?
Ayla
da Netflix’te ama vizyonu bittikten ve bir süre geçtikten sonra girdi.
Vizyondaki filmlerin verilmesi bence yanlış. Daha önceden anlaşma olmuş olsa
bile bu hukuksal olarak çözülebilir diye düşünüyorum. Türkiye’deki vizyonu
bittikten sonra, hatta 6 ay sonra diye bir ibare var. Bu yapılmalıydı.
Türkiye’de
sinema sektörüne baktığımızda en çok gişe yapan filmler devam filmleri. Sizce
bunun nedeni ne?
Şahan
Gökbahar, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz ve Mahsun Kırmızıgül devam filmlerini
çekiyor. Baktığımızda geçtiğimiz 10 yılda sinema filmi olarak çok da bir şey
üretilmedi. Dizi karakterlerinden esinlenerek öyküler çekildi. Türkiye sinema
sektöründe bazı yapımcılar TV kanallarına sırtlarını dayıyarak yaşıyor.
Bazıları da risk alıyor.
Hayalime
Ayla İle Yaklaştık
Yeni film projeleriniz
var. Müslüm kadar ilgi çeker mi Naim Süleymanoğlu?
Naim
Süleymanoğlu muhteşem bir hikâye. Müslüm tüm zamanların en çok izlenen filmi
oldu. Naim “Türkiye için yapılacak çok şeyim var” diyor. Naim’in inanılmaz bir
aşk hikâyesi de var. Ben Mavi Saçlı Kız’ın da hikâye haklarını aldım. ‘Bi Umut’
da çok özel bir iş olacak.
Engelli çocuğa bakan
annenin hayatı, Binnur Kaya oynayacak değil mi?
Evet.
Antalya’da geçen, Gülsüm annenin Rus asıllı engelli Umut’u çocuklarıyla
birlikte bakmasının öyküsü. Karpuz tarlalarında, Manavgat Şelalesi’nde geçiyor.
Rusya’da da çok izlenecek bir film olacak.
Hayaliniz Oscar mı?
Kesinlikle
hayalim Oscar. Ayla ile yaklaştık. Bakın Ayla filmi bize çok şey de öğretti. O
dönemi çocuklarımız öğrendi. Süleyman Dilbirliği diye bir amca okul müfredatına
girdi. Mahsuni, Aşık Veysel’in hikâyesi çekilmeli, Neşat Ertaş da Zeki Müren de bu ülkenin bir
değeridir.Yakında bir filmimiz daha olacak. Ben hayvanseverim. Hasan Kızıl,
Hayat Tamircisi’nin hikâyesinden de çok etkilendim. Onu da çekeceğiz.
Dumlupınar’ı da çekeceğiz.
Mustafa
Uslu Kimdir?
1974
Tokat doğumlu Mustafa Uslu TSK’da subay olarak görev yaptıktan sonra 1999 yılında
Dijital Yapımevi Film Prodüksiyon Şirketi’ni kurdu. O günden bu yana reklamlar,
filmler, televizyon ve müzik videoları, kamu hizmeti reklamları üretti;
prodüksiyon değeri yüksek gerçek hikâyeleri sinemaya taşıdı. Amerikan FOX
ENT.-Atlantic firmalarının başarılı TV dizisi TYRANT’ın İstanbul’daki çekilen
bölümlerinin yapımını gerçekleştirdi.
“Ara”,
“Nefes: Vatan Sağ olsun”, “Memlekette Demokrasi Var”, “Hayati Tehlike”,
“Sarıkamış Çocukları”, “Bekar Bekir” sonrası Türkiye’nin Oscar Adayı,
uluslararası ödüllü ve Türkiye’de tüm zamanların en çok izlenen ikinci dram
filmi “Ayla”, Türkiye’de tüm zamanların en çok izlenen dram filmi “Müslüm”,
Çiçero ve 15 Mart’ta sinemalarda vizyona girecek olan “Türk İşi Dondurma”
filmlerinin yapımcısı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...