İletişim kuramı ve ilişkiler - 2

Önce geçen haftayı özetleyelim: İletişim kuramı, insan ilişkilerini, psikopatolojiyi ve psikoterapiyi kişilerarası ilişkiler bağlamında ve iletişim biçimleri üzerinden inceleyen bir yaklaşımdır.
Her ilişkide, bireyler karşılıklı olarak içinde bulunulan ilişkiyi tanımlarlar. İlişkide hoca veya öğrenciyimdir. Hocaysam bir türlü, öğrenciysem başka türlü davranırım.
Her ilişkide dili ve davranışları kullanarak ilişkiye belli kurallar getiririz: Yani, ilişkide nelerin kabul olduğunu, nelerin kabul olmadığını belirleriz. Hocamla arkadaşım gibi ilişki kurmam.
Paylaşılan her bir sözel veya davranışsal mesaj, ya var olan ilişki tanımını pekiştirir ya da ilişkinin yeniden tanımlanmasını gündeme getirir. Karşımdaki benden daha üstün olduğunu belirtecek şeyler söylüyorsa, ona itiraz ederek 'ilişkimizin eşit bir ilişki' olduğunu söylemiş olurum.
Bir ilişkide iletişimde bulunmamak mümkün değildir. Sessiz kalmak dahil her tür seçim, bir mesaj içerir. Herhangi bir mesaja eşlik eden başka pek çok mesaj vardır. Örneğin, "sana hayranım" gibi bir cümle, coşkuyla da, öfkeyle de, alaycılıkla da söylenebilir.
İlişkiyi tanımlamaktan da ilişki tanımını kontrol etmekten de kaçınmak mümkün değildir. İlişkiyi tanımlayan ve kontrol eden iletişim kuramına göre güçlüdür.
Bir ilişkide kontrolü diğerine bırakmaya çalışmak bir paradoks doğurur; çünkü kişi, diğerinin kontrole geçmesini talep ederek ilişkiyi kontrol etmiş olur. Örneğin bir çocuğun ağlayarak istediğini elde etmesi gibi. Zayıf düşerek güçlü olmak, yani ilişkiye yön vermek buna denir.
Hepimizin kimi zaman ilişkiyi kontrol etme davranışı olağandır. Ancak bir kısmımız kendi kontrolcü davranışlarını fark edebilir ve kabul edebilirken, diğer bir kısmımız, ne kadar kontrolcü davransa da inkar eder.
Kontrol çabalarını inkâr eden kişi, semptomatik davranmak durumunda kalır; yani kontrolü sözle değil, çeşitli semptomlarla kazanmaya çalışır. İletişim kuramına göre, bir semptomun başlıca özelliği, ilişkiyi kontrol etme avantajını sağlamasıdır.
Eşimi kıskandıkça eşim yanımdan ayrılamaz.
Eşimi kontrol etmeye çalıştıkça eşim uzaklaşmaya çalışır, benim de semptomlarım artar.
Kontrol meselesinin bir sorun halini aldığı ilişkilerde, kişiler, ilişkinin hangi alanının kim tarafından daha çok kontrol edileceğinde uzlaşmaya varamazlar; taraflardan biri bir alanda daha çok kontrol sağladığında, semptomatik olarak ya da olmaksızın diğeri de aynı alanda kontrol sağlama çabalarında bulunur. Böylece ilişkideki kişiler arasında sürekli çatışma yaşanır.
İlişki Tarzları
Kişilerarası ilişkileri, genel olarak, simetrik ve tümleyici/tamamlayıcı olarak tanımlanabilecek iki tarza indirgeyebiliriz.
Simetrik ilişkiler, isminden de anlaşılabileceği üzere, iki tarafın ilişki tanımı ve kontrolü bakımından eşit olduğu ilişkilerdir. Eşitliğin hakim olduğu ilişki tarzı kulağa iyi gelmekle birlikte, bu ilişkilerde sıklıkla rekabet görülebilmekte ve taraflar birbirlerine simetrik olduklarını gösterme çabası sarf edebilmektedir.
Tümleyici ilişkiler ise kişilerin birbirlerinden farklı konumlarda olduğu ilişkilerdir; rolleri eşit değil, tamamlayıcıdır. Yani, hiyerarşik bir ilişki tarzıdır. Bu ilişkilerde, örneğin, bir taraf daha çok verir, diğer taraf daha çok alır, veya bir taraf daha çok söyler, diğer taraf daha çok dinler. Özellikle vurgulamak gerekir ki, iki kişi arasındaki ilişki her zaman aynı tarzda olmayabilir. İki kişi arasındaki roller ve ilişki tarzı zaman içinde değişebilir. Bir anne veya baba ile çocuk arasındaki tipik ilişki buna çok iyi bir örnektir.
Başlangıçta ebeveyn ve çocuk arasında tamamen tümleyici bir ilişki varken, ergenlikte ilişkiyi yeniden tanımlama ihtiyacı doğar ve yetişkinliğe doğru ilerledikçe aralarındaki ilişki giderek daha simetrik bir hal alır.
İlişki tarzları genel olarak simetrik veya tümleyici olarak düşünülebilmekle birlikte, tümleme-ötesi diye adlandırılabilen daha farklı bir tarzı ayırt etmekte fayda var. Geçen hafta, "manevra" kavramından bahsetmiş; kişilerden birinin, diğerine, ilişkiyi tanımlamak, yani belli bir çerçevede yapılandırmak amaçlı söylemlerini ve davranışlarını "manevra" olarak tanımlamıştık. Diğer tarafın manevralarını kontrol ederek ilişkiyi kontrol eden kişiler, tümleme-ötesi ilişki kurmaktadırlar.
Tümleme-ötesi ilişki tarzına bir örnek; simetrik bir ilişki içinde gibi davranıp diğer taraftan ilişkiyi tanımlamasını istemek ya da onu buna zorlamaktır.
İkinci bir örnek ise, daha önce söz ettiğimiz üzere, "muhtaç" veya "hasta", yani ötekine göre altta bir konum benimseyerek kontrol sağlamaktır. Her iki durumda da belli bir şekilde davranarak, kendisine nasıl davranılacağını (pek çok kez farkında olmaksızın) kontrol etmektedir. İletişim kuramına göre, psikopatoloji, ilişkisel alanda kontrol sağlamaya yönelik bir yöntem olarak irdelenebilir. 
Kaynak: Haley, J. (1972). Strategies of Psychotherapy. (A. Uzunöz, Çev.). New York, NY:Grune Stratton.
Haley, J. (1987) Problem Solving Therapy.Wiley.
Kaynak: Haley, J. (1972). Strategies of Psychotherapy. New York, NY: Grune Stratton.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

iyi ve güzel...