Doğadaki çocuğun türü tehlikede!

Çocuklar giderek doğadan uzaklaşıyorlar. Televizyon odaları, bilgisayar ekranları ve alışveriş merkezleri çocukların yaşam alanları haline geldi.

Doğadaki çocuk, soyu tehlike altında olan bir türdür ve çocukların sağlığı ile yeryüzünün sağlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır” diyor R. Louv. Bugün 25 yaşındaki gençler bile “Çocukken ağaca tırmanırdık, sokakta oynardık, eve karanlıkta dönerdik” diye maziyi tarihe karışmış gibi anlatıyor. Belki de tarihe karıştı. Ne oldu peki sonra? ‘Birinci Sınav Savaşları’ başladı. 10 yaşında kapattık ‘çocuk’ları odalara. Çocuklarımız odalarından çıkmadıkça mutlu olduk. Odadan çıktıklarında zaten yabancılaşmışlardı.
Düğün bilmez, bayram bilmez, seyran bilmez, misafir tanımaz, merhaba diyemez hale gelmişlerdi. Böyle büyüyen çocuklarımız akvaryumdaki balığı yemlerken bile şaşırıyorlar. Oysa biz yavru köpekleri bahçede yuva yapıp evden aşırılan yiyeceklerle beslemeyi sıradan iş olarak görürdük. Kışın kuşları beslemek, yazın çitlenmiş çekirdekleri karıncalarla paylaşmak günlük hayatın bir parçasıydı. Çocuklar giderek doğadan uzaklaşıyorlar. Televizyon odaları, bilgisayar ekranları ve alışveriş merkezleri çocukların yaşam alanları haline geldi. Çocuklarda aşırı kilo ve kolesterol, tatminsizlik, aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği, hatta küçük yaşta ortaya çıkan depresyon ‘norm’alleşti.

Köprüden önce son çıkış!

'İyi bir insan olmak' 'out', 'iyi bir okulda okumak' 'in' oldu. Yaşanan süreç, gidilen yolda olup bitenler ikinci planda.
Eskiden anne-babalar çocukları için “Vatana millete hayırlı bir evlat olsun yeter” derlerdi. Son yirmi yıldır “Hangi sınavı kazandı? Hangi okulda okuyor?” soruları sohbetlerin merkezi oldu. Giriş sınavlarına ‘köprüden önceki son çıkış’ muamelesi yapılıyor sanki. Bu sınavları kazanamayanlara cehennem çukurlarında kontenjan ayırıyorlar. ‘İyi bir insan olmak’ ‘out’, ‘iyi bir okulda okumak’ ‘in’ oldu. Sadece iyi bir okula kapağı atma hedefi var. Önemli olan, bu belirsiz hedef. Yaşanan süreç, gidilen yolda olup bitenler ikinci planda.
Oysa ortada bir yolculuk var. Bunun hiçbir önemi yok. Varsa yoksa ‘başarı’. Ayrıca başarı sadece popüler alanlarda olursa değer taşıyor. Çocukların başarılı olması için dört-beş yaşlarından itibaren kurslar, özel dersler işe koşuluyor. Başarılı (!) kişiler ‘örnek insan’ gösterilip hayranlık derecesinde kutsanıyor. Einstein, “Başarılı biri olmaktan çok, değerli biri olmaya çalışın” derken kendi deneyimini çok veciz bir şekilde paylaşıyor.

Radikal PROF. DR. ZİYA SELÇUK 05/05/2011

 

64. Cannes Film Festivali'nde Yine Kazandı


Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, 64. Cannes Film Festivali'nde, 'Bir Zamanlar Anadolu'da filmiyle Jüri Büyük Ödülü’nü kazandı. Terrence Malick ise 'Tree of Life' filmi ile Altın Palmiye’nin sahibi oldu.
Yapımcılığını Zeynep Özbatur Atakan'ın üstlendiği, Yılmaz Erdoğan, Taner Birsel, Muammer Uzuner, Ahmet Mümtaz Taylan'ın baş rollerde yer aldığı filmin çekimleri Keskin'de yapıldı.
Bosna Hersek ve Türkiye ortak yapımı olan ve Eurimages tarafından desteklenen film, bir doktor ve bir savcının 12 saatlik gerilimli hikâyesini anlatıyor.
Görüntü yönetmenliğini Gökhan Tiryaki'nin yaptığı, 2 saat 35 dakika süren filmin senaryosunu, Ercan Kesal, Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan yazdı.
CEYLAN: "BEKLEMİYORDUM”
Ödülü almak üzere sahneye çıkan yönetmen Nuri Bilge Ceylan ise, teşekkür konuşmasında "Festivalde, filminin en son gösterilen film olması ve jürinün yorgun olacağından dolayı ödül kazanmayı beklemediğini" söyledi. Ceylan konuşmasının devamında jüri üyelerine, filmin oyuncularına yapımcısına bu ödülden dolayı teşekkür etti.
CEYLAN'IN CANNES MACERASI
Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, ''Bir Zamanlar Anadolu''da filmiyle 5. kez Cannes Film Festivali'ne katıldı. Ceylan'ın Cannes Film Festivali tecrübesi, 1995 yılında başlamıştı.
Ceylan'ın, ilk kısa filmi Koza, 1995 yılında Cannes'da gösterildikten sonra, yönetmen çektiği uzun metrajlı ''Uzak'' filmiyle 2003'te ''Büyük Jüri Ödülü''nü kazandı.
Ceylan, 2006'da ''İklimler'' isimli filmiyle Cannes'da ''FIPRESCI'' ödülüne layık görüldü, son olarak 2008 yılında, ''Üç Maymun'' filmiyle festivalde en iyi yönetmen seçildi. Yönetmen Ceylan, 2009 yılında festival jürisinde yer aldı.
ALTIN PALMİYE MALICK’IN
Altın Palmiye ödülünü, "The Tree of Life" filmiyle Terrence Malick kazandı. Bilim kurgu ve dram unsurlarının yer aldığı film 1950'lerde geçen bir hikaye. Başrollerini Brad Pitt ve Sean Penn’in paylaştığı filmde büyüdükçe masumiyetin kaybına tanık olan çocukların hikayesini anlatıyor.
Cannes Film Festivali ödül kazananların listesi:
Altın Palmiye: Tree of Life - Terrence Malick
Jüri Büyük Ödülü: Bir Zamanlar Anadolu'da (Nuri Bilge Ceylan) ve Le gamin au vélo (Jena-Pierre ve Luc Dardenne)
En İyi Yönetmen: Nicolas Winding Refn, Drive
En İyi Erkek Oyuncu: En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin
En İyi Kadın Oyuncu: Kirsten Dunst, Melancholia
En İyi Senaryo: Footnote Joseph Cedar
Jüri Özel Ödülü: Polisse Yönetmen: Maiwenn
Altın Kamera (Camera d'Or): Las Acacias (Yönetmen: Pablo Giorgelli)
Kısa Metraj: Cross Country (Yönetmen: Maryna Vroda)

Beynin şifresini çözen buluşa Türkiye damga vurdu

İnsan beyninin oluşumdaki en büyük gizemlerden biri, Yale Üniversitesi'nde genetik üzerine çığır açıcı çalışmalara imza atan Prof. Dr. Murat Günel'in Türkiye'deki araştırmacılarla işbirliği sonucu çözüldü.

Çalışma sonunda, insanı diğer türlerden ayıran ve insan beynine şekil vererek, zekanın oluşmasına zemin hazırlayan yeni bir gen keşfedildi. Beynin oluşumunda önemli rol oynayan ''laminin-gamma3'' isimli genin keşfi, önleyici hekimlik hizmetleri sayesinde beyinsel hastalıkların engellenmesi için kritik rol oynuyor. Bu tür genlerin keşfinin ayrıca, beyni geç yaşlarda etkileyen Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkların tedavilerinin bulunmasına zemin hazırlayabileceği düşünülüyor.

Yale Üniversitesi Beyin Damar Hastalıkları Beyin Cerrahisi Bilim Dalı Başkanı ve Beyin Genetiği Programı Direktörü Prof. Dr. Murat Günel, yaptığı açıklamada, insan beyninin tipik görüntüsünü veren yüzey kıvrımlarının nasıl oluştuğunun şimdiye kadar bilinmediğini ifade etti. İnsan beyninin en bariz ve önemli özelliklerinden biri olan bu kıvrımların, beynin yüzey alanını arttırarak insan zekasının gelişmesinin ardında yatan sır olduğunun gösterildiğini anlatan Günel, fakat bu kıvrımların oluşmasında rol oynayan genlerin şimdiye kadar bulunamadığını belirtti.

Günel, başkanlığını yürüttüğü ekibin, Türkiye ile işbirliği yaparak insanı diğer türlerden ayıran ve insan beynine şekil vererek, zekanın oluşmasına zemin hazırlayan yeni bir gen keşfettiklerini bildirdi.

İLK HASTA CERRAHPAŞA'DAN 


Çalışmalarına katılan ilk hastanın, İstanbul Üniversitesi Cerrahpasa Tip Fakültesi'nde olduğunu dile getiren Günel, erken yaşta sara nöbeti geçirmeye başlayan bu hastanın genetik uzmanı Prof. Dr. Beyhan Tüysüz ve beyin hastalıkları uzmanları Prof. Dr. Veysi Demirbilek ve Prof. Dr. Cengiz Yalçınkaya aracılığı ile ekibine refere edildiğini anlattı.

İlk yapılan incelemelerde hastanın beyninin büyük bir kısmının normal geliştiği halde, görme merkezlerinin bulunduğu arka kısmının kıvrımlarının oluşmadığı, beyin yüzeyinin düz kaldığının görüldüğünü belirten Günel, hasta üzerindeki ilk genetik incelemelerin 6 senedir çalışmalarını beraber yürüttüğü Dr. Kaya Bilguvar'ın gözetimi altında, İstanbul Üniversitesi Tip Fakultesi öğrencisi Tanyeri Barak tarafından başlatıldığını belirtti.

ÇALIŞMA NATURE'DA BİLİM DÜNYASINA DUYURULDU 

Prof. Dr. Günel, dünyanın en prestijli bilim dergilerinden ''Science'' tarafından ''2010 yılının en büyük 10 buluşundan biri seçilen Yale ekibinin geliştirdiği yeni teknoloji sayesinde, hastalığa sebep olan gen bozukluğunun bulunduğunu duyurdu. Günel, gen tespitinin dünyanın en önemli bilimsel dergilerinden biri olan Nature Genetics'te dün tüm bilim dünyasına açıklandığını bildirdi.

Genin, Dr. Bilguvar ve Barak'ın yoğun çalışmaları ile rekor bir hızla keşfedildiğine işaret eden Günel, bu genin insan beyninin gelişiminde temel bir rol oynadığını vurguladı. Günel, yeni teknoloji sayesinde insan genetik yapısını oluşturan 3 milyar harfin içinde sadece iki harfin silinmesinin bu hastalığa neden olduğunun kanıtlandığını söyledi.

Çalışmaya katılan ikinci hastanın Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Serap Saygı tarafından takip edildiğini ve erişkin yaşlardaki bu hastanın beyin yapı ve fonksiyonunun Bilkent Üniversitesi profesörlerinden Katja Doerschner, Huseyin Boyacı, Ergin Atalar ve Tayfun Özçelik tarafından incelendiğini anlatan Günel, Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyelerinden ve Yale'de tıbbi genetik uzmanlığını tamamlayan Dr. Hande Kaymakçalan'ın da çalışmaya lojistik destek sağladığını kaydetti. Nature Genetics dergisinde yayımlanan yazıda bildirilen ve bu genin beyin kıvrımlarının oluşumunda oynadığı rolü kanıtlayan 3. ailenin yine Prof. Beyhan Tüysüz tarafından keşfedildiğini dile getiren Günel, şu bilgileri verdi:

''Yapılan ileri biyolojik çalışmalar, 'laminin-gamma3 (LAMC3)' isimli bu genin beynin gelişimi sırasında kök hücrelerce sentez edildiğini ve daha ileri dönemlerde beyindeki sinir hücrelerinin birbiri ile temaslarını sağladığı gösterdi. Detaylı radyolojik incelemeler Acıbadem Üniversitesinde Prof. Alp Dinçer tarafından yapıldı. Saliha Yılmaz, Mehmet Bakırcıoğlu, Ahmet Okay Çağlayan ve Ali Kemal Öztu¨rk çalışmada yer alan diğer Türk araştırmacılar oldu.

İnsan beyninin gelişiminde çok temel bir rol oynayan bu genin keşfi, insanların en üstün yapısı olan beynin sırrını anlamaya bizi bir adım daha yaklaştırmış oldu. İnsan beynindeki kıvrımlar, beynin en üst tabakasının yüzey alanını genişletiyor ve bir anlamda beynin kompütasyon gücünü arttırarak kompleks işlemleri yapmasına olanak sağlıyor. Beynin oluşumunda önemli rol oynayan bu genlerin keşfi, önleyici hekimlik hizmetleri sayesinde bu tip hastalıkların engellenmesi ve hem bu hastalıkların, hem de beyni geç yaşlarda etkileyen Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıkların ilerideki tedavilerine zemin hazırladığı için büyük önem taşıyor.''

İlk olarak beyin kanamasına yol açan anevrizma genlerini keşfeden Prof. Günel ve ekibi bir ay önce beynin gelişiminde önemli olan diğer bir gen bulmuş ve bu gendeki bozukluklarin küçük beyin (mikrosefali) hastalığı yaptığını göstermişti. (AA)

Muratpaşa Avrupa ikincisi


Challenge Kupası rövanşında Mios Biganos’a yenilen temsilcimiz, 36 yıllık hentbol tarihinde bu kupada final oynama başarısı gösteren tek takım oldu.

HENTBOLDE Challenge Kupası final rövanş maçında Antalya Muratpaşa Belediyespor Kadın takımı Fransız ekibi Mios Biganos’a 30-29 yenilerek şampiyonluğu rakibine kaptırdı. Temsilcimiz, ilk maçı da deplasmanda 31-26 kaybetmişti. Karşılaşma sonunda gözyaşlarına boğulan Muratpaşalı kızları, başkanları İbrahim Akkaya ve yöneticiler teselli etti. Muratpaşa Belediyespor kupayı kaybetmesine rağmen 36 yıllık hentbol tarihinde bir ilke imza atarak, final oynayan tek takım olma başarısını gösterdi. Mios Biganos kupayı Avrupa Hentbol Federasyonu Temsilcisi Macaristanlı Lazio Sinka’nın elinden aldı.  
Süleyman EKİN / DHA

HAKEMLER: Alexandra Siewert Delle (İsveç), Natasha Engberg (İsveç)
MURATPAŞA BELEDİYESPOR: Lucic Marijana (**)(Fatma **), Nejla (*), Nalan (***), Lence (***) 3, Tankaskaya (***) 6, Didem (***) 6, Perihan (***) 6, Meral (*), Nurceren (**) 4, Kübra Şen (**) 4, Seçil (*), Ümmühan (*), Betül (*)
MIOS BIGANOS: Catherine (**)(Stella **), Sabrina (***) 4, Paule (***) 8, Olivia (***) 3, Laure Lewille (***) 1, Laure Chopo (***), Mayara (***) 3, Mathilde (***), Zivile (***), İnes (***) 8, Agata (***), Adeline (***), Estelle (***) 3  ? İLK DEVRE: 11-15 (M.Biganos lehine)

Avrupa şampiyonuyuz!

Avrupa Yıldız Bayanlar Voleybol Şampiyonası final maçında İtalya'yı 3-0 yenen Türkiye, Avrupa şampiyonu oldu.
Böylece Türkiye, voleybolda milli takımlar düzeyindeki ilk Avrupa şampiyonluğunu elde etti.
Maça iyi başlayan taraf İtalya oldu. Etkili servisleriyle Yıldız Milli Takım'ın iyi organize olmasını engelleyen İtalya, ilk teknik molaya 8-4 önde girdi.
Teknik molanın ardından hücumda toparlanan Türkiye, Şeyma'nın etkili smaçlarıyla skora ortak oldu: 13-13
Ceylan-Damla ikilisinin bloklarıyla rakibinin hücum düzenini bozan Yıldız Milliler 2. teknik molaya 16-14 önde girdiler. Türkiye, bu bölümde Çağla'nın sert smaç servisleriyle İtalya'ya savunmada zor anlar yaşatırken, hücumda Ece ile sayı üretmeye devam etti ve seti 25-21 aldı: 1-0
Türkiye, 2. setin ilk bölümünde blok-out'lardan sayı buldu. Buna İtalya'nın servis hataları da eklenince ilk teknik mola 8-7 Türkiye'nin lehine geçildi. Molanın ardından Damla ve Kübra Akman'ın bloklarına takılan İtalya, hücumda istediğini bulamayınca savunmada da hata yapmaya başladı. İtalyan pasör Scacchetti, savunmada iyi top çıkaramayan takımını bir türlü organize edemedi. İtalya, Bosetti'nin blokları ve Chirichella'nın hızlı hücumlarıyla skora tutunsa da 2. teknik mola da 16-14 Türkiye'nin üstünlüğüyle geride kaldı. Molanın ardından iki tarafta hücumda sertleşti. Her iki takım da liberoların başarılı performansıyla savunmada açık vermezken set, uzun rallilere sahne oldu.
Türkiye, çekişmeli geçen son bölümde Ceylan, Ece ve Damla ile skorda etkili oldu ve seti 25-22 almayı başardı: 2-0    
Türkiye, 3. setin ilk bölümünde savunmada üstün bir performans sergiledi. Blokta Kübra Akman ve Çağla'yı bir türlü geçemeyen İtalya, manşette de açık vermeyen Türkiye karşısında bir hayli zorlandı. Yıldız Milli Takım, oyuncu değişiklikleriyle farkın açılmasını engellemeye çalışan İtalya karşısında ilk teknik molayı 8-6 önde geçti.
İtalya karşısında adeta etten bir duvar ören Yıldız Milliler, ikinci teknik molaya 16-11 önde girdi. Farkın açılmasına engel olamayan İtalya, salonu dolduran seyircisinden de büyük destek alan Türkiye karşısında Lestini ve Chirichella ile oyunda kaldı. 7-2'lik seriyle eşitliği sağlayan sete ortak oldu: 18-18
Çok kritik olan bu bölümde Ece ile sayı bulan Türkiye, blokta da Kübra Akman ile geçilmez olunca seti 25-19 alarak maçı 3-0 kazandı. Maçın ardından tüm salonda büyük sevinç yaşandı.
Madalya Töreni Tamamlandı
Avrupa Yıldız Bayanlar Voleybol Şampiyonası, kupa ve madalya töreniyle sona erdi.
TVF Başkent Salonu'nda 8 gün süren ve toplam 12 takımın mücadele ettiği şampiyona Türkiye'nin şampiyonluğuyla son buldu.
Final maçında, voleybolda bir ekol olarak kabul edilen İtalya'yı 3-0 yenen Yıldız Milli Takım, Türkiye'ye, voleybol tarihinde milli takımlar düzeyindeki ilk Avrupa şampiyonluğunu getirdi.
Maçın ardından yapılan ödül töreninde Avrupa Şampiyonu olan Yıldız Milli Takım, ikinci olan İtalya ve üçüncülüğü elde eden Sırbistan, kupa ve madalyalarını Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal Karabıyık, Avrupa Voleybol Konfederasyonu ve TVF yetkililerinin elinden aldılar.
''En İyi''ler
Avrupa Şampiyonu olan Yıldız Milli Takım, organizasyonun ''en'lerine de damgasını vurdu. Yıldız Milli Takım'dan Şeyma Ercan en iyi servis atan, Dilara Bağcı en iyi libero ve Ece Hocaoğlu en değerli oyuncu ödüllerini aldılar.
Şampiyonada en iyi smaçör İtalyan Elena Perinelli, en iyi blok yapan oyuncu Sırbistan'dan Inna Popovic, en iyi servis karşılaşan oyuncu İtalyan Caterina Bosetti, en iyi pasör İtalyan Chiara Scacchetti, en skorer oyuncu Alman Jennifer Geerties oldu.
İlk 6 Dünya Şampiyonası'nda
Bugün yapılan final ve klasman maçlarının ardından ilk 6'ya giren takımlar, 12-21 Ağustos tarihleri arasında yapılacak Dünya Şampiyonası finallerinde doğrudan katılma hakkı elde etti. Türkiye, Dünya Şampiyonası finallerine ev sahipliği yapacağı için doğrudan katılım hakkını elinde bulunduruyor.
Sıralama
1. Türkiye
2. İtalya
3. Sırbistan
4. Almanya
5. Polonya
6. Slovakya
7. İspanya
8. Yunanistan

"Atmosfer Büyüleyiciydi"
Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal Karabıyık, ''Altın madalya yolunda süreci çok iyi tamamladık'' dedi.
Türkiye'nin birinciliğiyle sona eren Avrupa Yıldız Bayanlar Şampiyonası'nın ardından açıklama yapan Karabıyık, bugün TVF Başkent Salonu'ndaki atmosferin büyüleyici olduğunu söyledi.
Yıldız Milli Takım'ın, şampiyona boyunca üstün bir performans sergilediğini kaydeden Karabıyık, şöyle konuştu:
''Daha önce de söylemiştim, kızlarımız şampiyon olamasalar da gönüllerimizin şampiyonu olmayı çok önceden başardılar. Bugün seyircimizle bütünleşerek, voleybol tarihinde bir ilke imza attılar. Antrenörlerine, annelerine, babalarına çok teşekkür ederim. Türk voleybolu inşallah böyle başarılar kazanmaya devam edecek.''
Milli takımda yer alan en az 4-5 oyuncunun Birinci Lig'de oynayabilecek düzeyde olduğunu vurgulayan Karabıyık, ''Bizim yabancıya ihtiyacımız yok. Yabancı sınırlamasına itiraz eden kulüplerimiz bu çocuklarımıza güvensiler'' dedi.
Son dönemde başkanlık görevinden istifa edeceği haberleriyle gündeme gelen Karabıyık'ın, açıklaması sırasında bir hayli duygusal olduğu ve konuşmakta zorlandığı dikkati çekti.

TÜRKİYE: 3 - İTALYA: 0

SALON: TVF Başkent
HAKEMLER: Alexey Pashekevih (Rusya), Katarzyna Sokol (Polonya)
TÜRKİYE: Şeyma, Kübra Akman, Ece, Çağla, Damla, Ceylan (Dilara, Buket)
İTALYA: Perinelli, Gobbi, Melandri, Bosetti, Chirichella, Scacchetti (Bruno, Furlan, Lestini, Maruotti, Carraro)
SETLER: 25-21, 25-22, 25-19
SÜRE: 77 dakika (25, 27, 25)



Kaç Güne Sığar Bu Anne'nin Yüreği!

Anneler günü olarak bir günle sembolize ettiğimiz anne sevgimizi, anne değerimizi aşağıda haberini verdiğimiz Muş'lu  Süphiye Güneş'in yaptıkları karşısında kaç güne daha sığdırabileceğiz. Tüm herşeye karşın Çocuklarının geleceği adına ne kadar korku,sosyal baskı,ulaşılmazlık ve kolaycılığa karşı durarak Başbakanın yanına kadar varıp Cesurca ve onurluca köyüne okul istiyor. Kendi sözleri ile “Başbakanımız, bana 'ne istiyoruz kızım' demişti. Ben de kendisine 'sizden ne ev istiyorum ne maaş ne de para, ben sizden okul istiyorum' demiştim. 250 öğrencimizin olduğunu ve durumu anlattım. Başbakanımız öğrenci sayısının az olduğunu söyledi. Ben de 'eğer öğrenci sayımız az ise 50 hamile kadınımız var, 50 tane bebeğimiz var, 50 tane de ana sınıfında okuyan öğrencimiz var' dedim. Ben böyle söyleyince Başbakanımız gülerek yanındakilere hemen yapmaları için talimat vermişti. Bu isteğimin yerine getiriliyor olmasına çok sevindim.”

Evet! Bu anne yüreğini ortaya koyarak, Başbakana ulaşıp, ne ev! ne maaş! ne de Para! istiyor. O sadece "Okul" istiyor. Evinin Mutfağı sıcak olduğundan bir köşesini çocuklarına Kütüphane yapan, onların başarıları ile gururlanan anne..

Allah senden razı olsun ki korkulara, şiddete,teröre,ezilmeye,kolaycılığa,fırsatcılığa  ne güzel bir tokat attığın için. Allah senden razı olsun ki iyiliğe,eğitime,geleceğe ışık saçtığın için... İnşallah o okulda nice çocuklar okuyup annelerinin her gününü güllük gülistanlık yapar...

iyiturks

Mutfağında kitaplık olan kadının isteği gerçek oluyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim mitingi için geldiği Muş'ta merkeze bağlı Sungu beldesinde otobüsünü durduranlar arasındaki bir kadının isteği üzerine, beldeye 16 derslikli okul yapılacağı bildirildi. Mutfağında kitaplık bulunan, zor şartlarda altında hayatını sürdüren kadının hayali gerçek oldu.
Muş Valisi Ali Çınar, gazetecilere yaptığı açıklamada, 30 Nisan'da Muş'a gelen Başbakan Erdoğan'ın, Muş'un Sungu beldesinde konvoyunu durdurarak beldeye okul yaptırılmasını isteyen Süphiye Güneş isimli kadının isteğinin yerine getirilmesi için çalışma başlatıldığını söyledi.

Sungu Belediyesi ile irtibata geçerek Kültür Mahallesi'nde okul yapılması için arsa arayışına girdiklerini belirten Vali Çınar, “Sungu Belediyesi ile gerekli görüşmeyi yaptık. Belediye tarafından okul için 4.5 dönüm arsa tahsis edildi ancak yetersiz. Belediyeden 2 dönüm daha arsa tahsisi kararını bekliyoruz” diye konuştu.

Bu yıl inşaat çalışmalarını başlatmayı planladıklarını bildiren Vali Çınar, “Burada 16 derslikli bir okul yapacağız. Zaten bu bölgemiz gelişmeye müsait ve kısa sürede büyümesini bekliyoruz. Onun için buraya büyük bir okul yapacağız” dedi.

Okul isteğinin yerine getirileceğini öğrenen Süphiye Güneş de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine verdiği sözü yerine getirmesinden çok mutlu olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan'ın, okul isteğine ilk başta olumsuz baktığını ifade eden Güneş, şunları söyledi:

“Başbakanımız, bana 'ne istiyoruz kızım' demişti. Ben de kendisine 'sizden ne ev istiyorum ne maaş ne de para, ben sizden okul istiyorum' demiştim. 250 öğrencimizin olduğunu ve durumu anlattım. Başbakanımız öğrenci sayısının az olduğunu söyledi. Ben de 'eğer öğrenci sayımız az ise 50 hamile kadınımız var, 50 tane bebeğimiz var, 50 tane de ana sınıfında okuyan öğrencimiz var' dedim. Ben böyle söyleyince Başbakanımız gülerek yanındakilere hemen yapmaları için talimat vermişti. Bu isteğimin yerine getiriliyor olmasına çok sevindim.”

Bitlis'in Mutki ilçesine bağlı Özenli köyünden terör olayları nedeniyle yıllar önce Muş'a göç ettiklerini anlatan Güneş, hiç okula gitmediğini, okumamasından dolayı çektiği sıkıntıları çocuklarının yaşamaması için elinden gelen gayreti göstermeye devam edeceğini ifade etti.

Hürriyet

Anneler Günü mü?

Hayatımızın başlangıcından sonsuzluğa uzanan sürede bizi bir an olsun unutmayan annemize koskoca bir yılda bir günü mü layık görüyoruz. Bu bir günü bile uyduruk bir hediye kısa bir mesaj veya anlamsız bir kaç kelime ile geçiştiriyoruz. Günümüz tüketim toplumunun metalaştırıp hızla tükettiği "anne" kutsallığını firmaların doymak bilmeyen iştahına teslim ediyoruz.

Annelerimizin gözünde gündüz gece demeden hep aynı şefkatle bakılan bizler bu kolaycılığı ve saygısızlığı niye yüceltiyoruz. Annelerimiz bizlerin alacağı hediyelere ya da basmakalıp mesajlarımıza mı ihtiyacı var!

Günleri değil her anımızı hak eden annelerimiz sevgi ve saygımızdan başka bir şey beklememektedir bizlerden. Tüm annelerimize iyi ve güzellikler diler, evlatlarının ilgi ve sevgisinin onlarla olmasını temenni ederiz.

Niye?

Altı milyardan (6.000.000.000) fazla insan, binlerce şehir, kurum, yayın, yüzlerce ülke var. Bunların oluşturduğu yüzbinlerce haber... Bize ulaşan, gözümüze, kulaklarımıza, beynimize ve kalbimize yerleşen neden bu kadar kalitesiz, kötümser, iç karartıcı ve basitçe olanları. Dünyamızda hergün bize ulaşmaya değer sadece savaşlar, katliamlar, protestolar, cinayetler, kavgalar, hakaretler, ahlaksızlıklar, yolsuzluklar,tüketim çılgınlıkları,içi boş gösteriler mi var.

Milyarlarca insandan, binlerce kurum ve kuruluşlarda geriye kalanlar bu mudur? Gündemimize gelmeye değer güzellikler, mutluluklar,sevinçler,iyilikler nerede. Bu dünyada hergün cehennemlik hayatlar mı yaşanıyor? Niçin iyi ve güzel şeyler öne çıkarılmıyor? Niçin dünyadaki olumlu yaşananlar bizlere ulaştırılmıyor?

Haber kaynakları, bunları yönetenler, yönlendirenler sadece kötü ve çirkin olanları mı görüyor?

Dünyamızda hergün iyi şeyler de oluyor. İyi ve güzel insanlar binlerce mutluluk ve umut verici şeyler gerçekleştiriyor. Ancak bunlar görmezden gelinip, azaltılıyor gün ve gün hafızalarımızdan. Beyinlerimiz karartılıyor, kirletiliyor ve köreltiliyor. Niye?

Sizi daha mutlu yapacak alışkanlıklar

Her insan hayatı boyunca mutlu olmak ve yaşamaktan zevk almak ister. Aslında bunu başarmak oldukça kolaydır. Önemli olan bunu nasıl yapacağınızı bilmek. Peki siz mutlu olmanın sırlarını biliyor musunuz?

Askmen isimli internet sitesinde yer alan habere göre, işte sizi daha mutlu yapacak alışkanlıklar:
 
1. Egzersiz: Kilo vermeye çalışırken, hastalıklarla savaşırken ya da mutluluğunuzu desteklerken egzersiz her zaman yanınızdadır. Gerçekte, egzersiz sağlığınızı ve mutluluğunuzu geliştiren en önemli aktivitedir.
 
2. Her gün güneş ışığı alın: Dedelerimiz, ninelerimiz yıllar önce tarlalarda güneşin altında çalışırlardı. Günümüzde ise hepimiz ofislere tıkıldık. Bu nedenle çalışan bir kadın ya da erkek her gün 30 dakikadan daha az güneş ışığı görüyor. Birçok uzman ise daha mutlu olmanız için her gün en az 30 dakika direkt güneş ışığı almanızı öneriyorlar.
 
3. Stresten uzak durun: Yürüyüş yapmak, kitap okumak ya da biraz derin derin nefes alıp verme egzersizi yapmak vücudunuzu ve zihninizi rahatlatacaktır. Bu şekilde kendinizi tazelenmiş, dinlenmiş ve mutlu hissedeceksiniz.
 
4. Şekerleme yapın: Birçok insan gün bitene kadar ayakta kalıyor. Araştırmalar ise gün içinde kısa şekerlemeler yapmanın ruhsal durumunuzu iyileştirdiğini ve zekanızı keskinleştirdiğini gösteriyor. Her gün kısa şekerlemeler yaparsanız kendinizi daha mutlu ve dinlenmiş hissedersiniz. Ancak işyerinde uyurken yakalanmamaya dikkat edin.
 
5. Her 3 ayda bir yeni bir hobi deneyin: Hobiler ferahlamanın ve kendinizi mutlu hissetmenin en iyi yoludur. Ancak sürekli aynı hobiyi yaparsanız canınız sıkılabilir. Farklı hobilerle uğraşınca yeni arkadaşlar edinirsiniz ve daha sosyal olursunuz. Bu faktörler de mutluluğun önemli birer belirleyicisidir.
 
6. Tatillerinizi 2 ay önceden planlayın: Tatil günleri kendinize gelmeniz, sıkıntılarınızdan kurtulmanız için iyi bir fırsattır. 2010 yılında yapılan bir araştırmaya göre, tatile çıkmak sadece mutluluğunuzu artırmıyor. Tatile çıkmadan önce yapacağınız tatili planlamak, tatille ilgili kararlar almak mutluluğunuzu 8 hafta boyunca artırıyor.
 
7. Yemeklerinizi haftalık olarak planlayın: Belirli vitamin ve mineral eksikliği ruh durumunuzu bozabiliyor. Maalesef bilim adamları iki faktör arasındaki ilişkiyi tam olarak belirleyemese de, siz yine de pişireceğiniz yemekleri hafta başında planlayın ve vitamin, mineral dengesini düzenleyin.
 
8. Kısa süreli ve uzun süreli hedefleriniz için günlük liste oluşturun: 1932 yılında Avusturyalı psikiyatri uzmanı, bir şeylerle meşgul olmanın, hedefler belirlemenin ve bunları gerçekleştirmek için çalışmanın mutluluğunuzu artırdığını açıkladı.

Zaman Online