Hoşçakal Büyük Başkan Süleyman Seba

İyi İnsanların, güzel insanların ardından iyi şeyler, güzel şeyler söylemek kolaydır. Kolaydır da bazen bu sözler, bu methiyeler yersiz ve yetersiz kalır. Gidenin boşluğu öyle devasadır ki hiçbir şey orayı dolduramaz.
Yaşarken her türlü övgüye ve saygıya mazhar olmuş bir insanın sonsuza göçmesi kalanlar için sarsıcı etkiler bırakır. Bunun temel nedeni bu tarz insanların azlığı ve aranırlığıdır.
Sayın Süleyman Seba sadece bir başkan değil, sadece bir Beşiktaş’lı değil Türk spor dünyasının temel direklerinden biri idi. O varlığı ile herkese güç veren, yön veren biri idi. Koca bir çınardı o, gölgesinde herkese yer eden.
Zor zamanlarda kolaya kaçmayan, ilkelerine bağlı kalan çalışkan ve sebatkâr bir başkandı. Başarı sadece uğraşların sonuçlarından biri idi. Her şekilde başarı onun rehberinde yoktu. Her durumda şerefi ile mücadele tek düsturu idi. Kazanmak hakkı ile ulaşılan bir netice idi. Bunu başardı. Ve tarihe “Şerefli İkincilikler” şeklinde kısaca söylenen felsefeyi altın harflerle kazıdı.
Edebi, hayayı, şerefi, hakkı, saygıyı, kıt kanatla var olmayı, şımarmamayı, azgınlık yapmadan kutlamayı, rakiplerin kıymetli olduğunu öğretti bizlere.
O son yolculuğuna çıkarken bizlere böyle bir miras bıraktı. Sayın, sevin, azmayın, kızmayın, değer verin, değer görün ve hakkınız ile kazanın, edebiniz ile kutlayın diye veda etti.
Yolun açık olsun Başkan! Duruşunda güzeldi, bıraktıkların da güzeldi; Bıyığında güzeldi, paltonda güzeldi; Beşiktaş’ta güzeldi, şampiyonluklarda güzeldi.... Hoş çakal koca çınar! Her şey seninle bi güzeldi....
Allah (c.c) rahmet eylesin.... Mekanın cennet olsun....
iyiturks

Şehir Okuryazarlığı Nedir?

Bir üniversite dersi olan şehir okuryazarlığı ve görsel okuryazarlık, gezilen her şehrin özgün, farklı ve benzer yönlerini bulmanıza, şehirlerarasında karşılaştırmalar yapmanıza ve her şehrin dünya kültürüne katkısını görmenize imkân verir.
Her şehrin ziyaret edilecek özgün mekânları ve hafızası vardır. Ancak tüm şehirler için geçerli olabilecek bir üst okuma da mümkündür: Şehir Okuryazarlığı. Böylece teferruatta boğulmadan şehirlerarasında daha rahat karşılaştırmalar yapılabilir ve her şehrin dünya kültürüne katkısını görme imkânı bulunabilir.
Şehirleri anlamanın yani şehir okuryazarlığının teorik ve pratik olmak üzere iki aşaması vardır.
Teorik düzeyde, şehirlerin oluşumu, tarihi ve şehirleri şehir yapan özellikleri konuşulur; şehirlere göç sebepleri ve modern şehirleşme hikâyesi tartışılır. Şehirlere özgü sanatsal-kültürel miras ve faaliyetler, aktörleri ile birlikte anlaşılmaya çalışılır.  Pratikte yani saha kısmında ise şehir okuryazarlığı dört ana unsurdan oluşur. Dersimiz İstanbul’da önerilen gezi güzergahlarıyla bu unsurlar şöylece özetlenebilir. 
İlk unsur: Şehrin temaşası
Şehrin siluetine yani görünüşüne genel bir bakıştır. Bu bakışın İstanbul’daki mekanları Boğaziçi, Büyükçamlıca tepesi ya da Galata Kulesi iken Berlin için TV kulesi, Paris için Eyfel, New York için Empire State binası ve Ankara, Alanya, Şanlıurfa gibi şehirlerin kaleleri olabilir. Şehrin yerleşim düzenini ve binalar-yapılar hiyerarşisini görebileceğimiz bu bakış bize şehrin kimliğini, yani o toplumun şehir kurgusunu –şehrin hem öne çıkardığı, kıymet verdiği şeyleri hem de göstermemeye çalıştığı, dışladığı, kenara ittiği unsurları- gösterecektir.
Dünya görüşü başta olmak üzere, toplumun hak, adalet, ahlak, disiplin, hafıza, insani ilişkiler, tabiat algısı gibi özelliklerini mekândan okuma imkânı verecektir.
İkinci unsur: Şehrin mimarisinin keşfi

Ampul Komplosu: Planlı Eskitme

Bütün Dünya dergisinin Ağustos 2014 sayısında okuduğumuz bu yazı bizi günümüzdeki çılgınca tüketim, tatminsizlik ve mutsuzluklar konusunda bir kez daha düşünmeye sevk etti. Aslında kendimizi, medeniyetimizi tükettiğimiz bir çıkmaz sokakta bu 4 wattlık ampul bir ışık tutabilir çıkış yoluna. Bu yazıyı okumanızı ve çevrenizdekilere de önermenizi ısrarlı bir biçimde öneririz.
ABD’nin Kaliforniya eyaletine bağlı Livermore kenti itfaiye Müdürlüğü’nün, tüm dünya için çok özel ve önemli bir demirbaşı var. Bu özel demirbaş, 1901 yılından beri sürekli yanan bir ampul… Bu ampulün, en uzun süre kullanılan ampul olarak tescil edilerek Guinness Rekorlar Kitabı’na geçmesinin de ötesinde, bambaşka bir özelliği daha var: Tam 113 yıldır aralıksız yanan bu ampul, insanların “planlı eskitmeyi” sorgulamasını sağlıyor; bir başka deyişle ‘Ampul Komplosu’na dikkat çekiyor…
1895’te üretilen bu ampulün İçinde yer alan ve ışık veren filaman isimli iletken tel, Adolphe Chaillet tarafından icat edildi. Chaillet, icat ettiği filamanı uzun süre dayanacak biçimde tasarlamıştı. 18 Haziran 1901’den bu yana hiç sönmeksizin yanan ampul için, Livermore itfaiyecileri ‘Ampul Komitesi’ oluşturdular. Komite ve Livermore halkı, ampulün yanmaya başlamasının üzerinden geçen 100. yıl onuruna 2001’de ve 110. yıl onuruna da 2011’de, iki kez büyük yaş günü partileri düzenlediler. Ve bir ampul için, doğum günü şarkıları söylendi, pasta kesildi. Centennial Light (Yüzyıllık Işık) ismi verilen ampul, 24 saat boyunca da bir kamera yardımıyla internet üzerinden canlı olarak yayınlanıyor. 113 yıldan bu yana aralıksız yanan ampulün, şimdiden iki kamera eskittiği ifade ediliyor…
Yüzyıllık Işık Ve Planlı Eskitme
Tamirciye, servise ya da satın aldığımız yere götürdüğümüz Elektronik aletlerimiz için, çoğu kez benzer sözleri duyarız: “Tamir etmeye değmez”, “Bunun parçalarını bulmak iyice zorlaştı”, “Tamir ettirmek şu kadara patlar”, “Yenisini alsanız daha iyi”, “Üstelik yeni modelinde şu özellik de var…” Bize, bozulan elektronik aletimizin yerine yenisini almamızı önermeleri tesadüf değil. Üreticilerin, tüketimi artırmak için ürünlerin ömürlerini kasıtlı olarak kısaltmaya başladıkları 1920’lerden beri, bu sistem sürüyor: Planlı Eskitme.