İş Seyahati Hüznüne Son


İş seyahatine çıkmak yemek yapmaya benzer; malzemelerden biri bile eksik olsa işler yolunda gitmez. Zorlu bir seyahat tarifinde, evden uzakta geçen upuzun geceleri biraz stresle karıştırıp üzerine bir tutam da jetlag eklersiniz. Bu esnada da herkes size çalışırken gezebildiğiniz için ne kadar şanslı olduğunuzu ve bunun ne kadar muhteşem bir fırsat olduğunu söyler.

Dengeyi kurabilirseniz, özellikle de iş seyahatinin avantajlarından yararlanmaya zaman ayırabilirseniz bir sonraki seyahatinizden keyif alabilir ve daha iyi sonuçlar elde edebilirsiniz. İşte size iş seyahatinizden en iyi şekilde yararlanmak için bazı yöntemler:

Hazırlıklı olun

Hazırlıklı olmak, seyahatin güzel geçmesini sağlayan etkenlerin başında gelir. Küçük eşyalar seyahat sırasında büyük farklar oluşturabilir. Güç kablosu, priz adaptörü gibi eşyaların ve tercih ettiğiniz kozmetik ürünlerin yenisini almak o telaşta kolay olmayabilir. Bavulunuzu aceleyle toplarsanız bunları kaybetme ihtimaliniz de katlanır. İhtiyacınız olan her şeyin kesinlikle yanınızda olmasını sağlamak için mutlaka gerekli eşyaları bavulunuzda bile bir arada tutmanız iyi bir fikir olacaktır. Aynı şekilde, patronlarınızla seyahatinizdeki başarı kriterlerinin neler olduğunu netleştirdiniz mi? Önceden belirlenen net hedefler bir ivme ve amaç hissinin oluşmasına katkıda bulunur.

Seyahatinize küçük bir mola ekleyin

Çıkmak için pek sabırsızlanmadığınız bir yolculuğa tat katmanın en kolay yolu, işlere farklı bir açıdan bakmaktır. Elbette her iş seyahati bir hafta sonu kaçamağı olamaz, ancak pek çoğu küçük bir molayla geliştirilebilir. Çoğu seyahatin sonunda, işlerinizi bitirmeye çalışırken zaman açısından sıkışıklık yaşarsınız; bu nedenle bir toplantı programına, konferansa veya etkinliğe başlamadan önce seyahat sürenize yarım veya tam gün eklemeyi düşünebilirsiniz. Bu sürede dünya standartlarında bir galeriyi veya meşhur bir sergiyi ziyaret edebilir ya da normalde gezmeye zaman ayıramayacağınız şık bir semti gezebilirsiniz.

Rutine bağlı kalın

Jetlag, güne erken başlamak derken seyahat sırasında normal rutinden sapmak çok kolaydır. Ancak her zamanki çalışma rutininizden birkaç unsur seçip bunları sürdürebilirsiniz. E-postalarınıza bakmak için erken kalkıyorsanız ya da yatmadan önce zihninizi biraz olsun boşaltmak için işi makul bir saatte bırakmayı tercih ediyorsanız bu alışkanlıkları sürdürün. Aynı şekilde otelin spor salonunu kullanmak veya günlük farkındalık ve yoga seanslarına katılmak daha iyi odaklanıp tam kapasite çalışmanızı sağlayabilir.

Bir koşu turuna çıkın

Bir gün, hatta yarım gün bile durmaya vaktiniz mi yok? Kafa dengi insanlarla çok hızlı bir şekilde şehri keşfetmeye ve aynı zamanda hareket etmeye ne dersiniz?  Dünyanın dört bir yanındaki şehirlerde düzenlenen koşu turları, evden uzaktayken çevredeki turistik yerleri görmenin hızlı bir yoludur. Gorunningtours.com Avrupa, Asya, Kuzey Amerika ve diğer ülkelerdeki çeşitli şehirlerde turlar sunuyor. Koşu mesafeleri yaklaşık 7 km ile başlıyor.

Derin Bir Tutku Çay


Yaprağıyla, rengiyle, kokusuyla çay 5 bin yıllık bir kültürel unsur. Dünyada sudan sonra en çok tüketilen ikinci içecek. Kokusuyla bile insanın içini ısıtan, yazın bile harareti alır bahanesiyle demlenen, dost sohbetlerinin aranılan iştirakçisi, milyonlarca tiryakisi olan doğal bir lezzet.

Kaynaklar çayın ilk Çin’de ortaya çıktığına işaret ediyor. Çinliler çayı başta yalnızca tıbbi nedenlerle kullanırlar ama keyif verici etkilerini keşfetmeleri uzun sürmez.

Çayla ilgili olarak aktarılan en yaygın anlatı da kaçınılmaz biçimde aynı coğrafyadan geliyor. Her şey ulu Çin İmparatoru Shennong’un hizmetkârlarının serin bir bahar sabahı bahçede su kaynatmasıyla başlar. Tam bu esnada rüzgâra kapılmış bir yaprak, suyun içine düşer. Kaynayan sudan yayılan kokudan etkilenen imparator hemen tadına bakar ve böylece çay keşfedilir. Shennong’un Çin mitolojisindeki tanrısal özellikleri dolayısıyla çaya mistik bir anlam atfedilir. Benzer bir yorum Hint geleneğinde de karşımıza çıkar. Hintliler çayı ilk kullananın Buda olduğunu öne sürer. Her iki durumda da çayın sıradan bir içecek olmadığı savı öne çıkarılır.

Yaş yapraklar yerine kurutularak demleme fikri, çayı dünyayla buluşturan bir diğer dönüm noktası. MS V. yüzyıl civarında gerçekleşen bu keşifle çayın popülaritesi sınırları aşar ve ilk Japonya’ya ulaşır. Japonya’da önce saray ve çevresinde, ardından da halk arasında ciddi anlamda itibar görür. Çaya düşkünlük o denli artar ki Çâîlik mezhebi ortaya çıkar. Bugün Japon geleneklerinden biri olan çay seremonisinin temel kuralları bu dönemde şekillenir.

Avrupa ise coğrafi keşiflerin zirveye ulaştığı XVII. yüzyılda tanışır çayla. Bu süreç, bugün bile adını çaydan ayrı düşünemediğimiz İngiltere’yi de içine alır. Gerçi İngiltere’nin çayı hemen bağrına bastığı söylenemez. Özellikle din adamları çayın insana ve inanca zarar verebileceği konusunda fikirlerini dile getirir. Ancak bu düşünceler çayın şöhretini arttırmaktan başka işe yaramaz. Takvimler 1833’ü gösterirken çayın ticari değerini çoktan fark eden İngilizler piyasaya hâkim olmak üzere Kuzey Hindistan’da çay yetiştirmeye başlar. Günümüzde çay piyasasında söz sahibi ülkelerden biri olan İngiltere, kek ve kurabiye eşliğinde “beş çayı” toplantılarının da mucididir.

Çayın Türkiye topraklarına ilk uğrayışı İpek Yolu sayesindedir. Ancak kahvenin ülkedeki egemenliği dolayısıyla kalıcı olamaz. XIX. yüzyılda farklı bölgelerde çay yetiştirilmesi denense de sonu hüsran olur. 1924 yılında, devlet tarafından görevlendirilen Zihni Derin, Doğu Karadeniz’de çay tarımı için olumlu rapor verince çalışmalara yeniden girişilir. Bununla birlikte, bölgenin çayla ayrılmaz ilişkisi 1937’de tam olarak filizlenecektir.