Vecihi Hürkuş ve Türk Havacılığının Hayalleri


Başarı, gelişim, yenilik ve ilerlemem sabırla, inançla ve sürekliliği olan çaba ile gelir. Ne yazık ki tez canlı olmamızdan veya kökleri yakın geçmiş zamanlara dayanan güven kaybımız ve sürekli olarak bilinçaltımıza gönderilen olumsuz mesajlardan ötürü bu konularda olumlu bir karneye sahip değiliz.
Motivasyonumuzu, sürekliliğimizi ve aşama aşama yol alma konusundaki sebatımızı kendi kendimize köreltmekte ve bu yolda olanlara köstek olmaktayız. Bilinçli veya bilinçsiz olsun bu, bizlerin ayak bağı olan bir engelimiz, bir geri çekenimiz olarak bizleri arzulanan başarılardan uzak tutmaktadır.
Bu konuda yaşanmış en güzel örneklerden biride havacılık alanında yaptıklarımızdır. Yıllar içinde kademe kademe ilerleme sağlayıp, bugünlerde dünyanın önde gelen bir sektörüne sahip olmak varken, güvensizlik, vizyonsuzluk, gayrı ciddilik ve kolaycılık ile bu fırsatı kaçırmışız.
Günümüzde çok geç kaldığımız bu alanda gururlandığımız ve geleceğe daha bir umutla ve öz güvenle baktığımız projeler bir bir hayata geçmekte veya planlanmakta. Ne yazık ki yine benzer zihniyetler bu çabaları engellemeye ve çabaları sonlandırmayı tüm gücü ile çalışarak başarmayı denemektedir. Çok şükür ki bu çabalardan daha az etkilenir ve hedefe doğru yılmadan daha bir yılmaz gayeler ile devam etmekteyiz.
Bu girişi yapmamıza neden olan ilk eğitim uçuş uçağımız olan HURKUŞ ile onun ismine kaynaklık eden Vecihi Hürkuş isimli kahraman havacımızın hikâyesi oldu. Aşağıda onun ilham veren ve takdirle andığımız inanılmaz yaşamı ve yaptıkları sizlerin ilgisini bekliyor. İyi okumalar.
6 Ocak 1896 tarihinde İstanbul'da doğdu. I. Dünya Savaşı'na katıldı. Yaralanınca İstanbul'a dönerek Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek Pilot Astsubay olarak mezun oldu. Birinci Dünya savaşı sırasında pilot brövesi alarak 7. Tayyare Bölüğü'nde Ruslara karşı harekâta katılan Vecihi Bey başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapmış ve bu arada girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını indirmiştir. Vecihi Hürkuş, uçak düşüren ilk Türk tayyarecidir.[1]Daha sonra Ruslara esir düşen Vecihi Bey Hazar Denizinde bulunan Nargin Adasından yüzerek İran üzerinden kaçmayı başarmış ve yurda dönerek 1918 yılı yaz başında Yeşilköy'de konuşlanmış bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü'nde görev almıştır.

Türkiye Posterleri: Çanakkale Şehitleri Anıtı




Çanakkale Şehitleri Anıtı, Çanakkale il sınırları içindeki Gelibolu Yarımadası'nda, Çanakkale Boğazı'nın ucunda Morto Koyu önündeki Hisarlık Tepe üzerinde yer alan anıt. 1915 yılında I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Savaşları'nda hayatını kaybeden 253.000 Türk askerin anısına yaptırıldı. Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş tarafından tasarlanmıştır.

Dünya Mirası Türkiye: 13 Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu

Dünya Miras Komitesinin 38. Dönem Toplantısında Kültürel kategoride Dünya Miras Listesine alınan “Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu” Dünya Miras alanı,  Orhangazi Külliyesi ve çevresini içine alan Hanlar Bölgesi, Hüdavendigar (I. Murad) Külliyesi, Yıldırım (I. Bayezid) Külliyesi, Yeşil (I. Mehmed) Külliye, Muradiye (II. Murad) Külliyesi ve Cumalıkızık Köyü olmak üzere altı bileşenden oluşmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğunun ilk başkenti olarak kurulan ve külliyelerle şekillenen Bursa’nın tarih boyunca sahip olduğu önemli ticari rolü, kentteki büyük hanlar, bedesten ve çarşılarla ortaya konulmaktadır. Hanlar Bölgesi 14. yüzyıldan bu yana kent ekonomisinin kalbi olmuştur. Erken dönem Osmanlı kentine istisnai bir örnek olan Bursa’nın kentleşme modeli, daha sonra kurulan Osmanlı-Türk kentlerine örnek teşkil etmiştir.
Cumalıkızık Köyü ve çevresindeki diğer vakıf köylerinin, payitaht Bursa’nın kent merkezindeki hanlar ve külliyelerle ekonomik ilişkileri, Osmanlı’nın bütün kurumlarıyla bir beylikten imparatorluk haline dönüşmesine önemli bir katkı sağlamıştır.

Kahramanı Annesi olan Kahraman: Muhammed Uğur Tüzün

İçinde çocuk olan, şefkat olan, yardım olan, vicdan olan, fedakârlık olan hikayeler bizleri çok etkiliyor. Böyle insanları başköşelere koyup, toplumların kahramanları olarak takdim etmek geliyor içimizden. Evlatları ile sınanan ailelerin yaptıkları gözlerimizi yaşartıyor, içimize insanlığa dair ne kadar güzel duygu varsa tomurcuklar açmasına ve yaşamdan keyif almamıza sebep oluyor.
Hürriyet gazetesinde bugünkü Gülben Ergen’in Bağcılar Belediyesi’nin Engelliler Sarayı ziyareti ile ilgili haberde benzer duyguları yaşattı bize.
Haberde birbirinden etkileyici pek çok hikâye var. İçlerinden bir tanesi bu duygularımıza rehber olması adına burada paylaşmayı istediğimiz olanı. İçinde güzel bir çocuk, harika bir anne ve hayata değer katan çabalar ile paha biçilemez mutluluklar var.
Bu hikayede insanlığın iki yüzü var karanlık ve gaddar tarafı ile vicdanlı ve aydınlık yanı. Ümidimiz çoğunlukla vicdanımızın ve aydınlık yanımızın egemen olmasıdır bu kırılgan ve yalan dünyamıza.
Bu hikâyeyi çocuklarının kahramanı olan Sevgi dolu, fedakâr ve şefkatli anne babalara adıyoruz. Onlar dünyamızın en güzel nimetlerini hak eden iyilik yayanlarıdır.      
Tişörtümü Sıyırıp Kollarım Var Mı Görmek İstiyorlar
◊ Muhammed kaç yaşındasın?
- 11 yaşındayım. Yakında 12 olacağım.
◊ Resimlerini gördüm ve hayran oldum. Kaç yıldır resim yapıyorsun?
- 5 yaşımdayken resim yapmaya başladım. Aslında resim yapmayı hiç bilmiyordum. 5 yaşımdayken annem bana resim yap dedi ve nasıl yapılacağını gösterdi. İlk denemem fena olmadı. Annem “Çok güzel oldu” dedi. Öyle devam ettim.
◊ Kardeşlerin var mı?
- İki kardeşim var ve ikisi de benden küçük. Ben evin abisiyim.
◊ Burada kendini iyi hissettiğini biliyorum. Peki dışarısı nasıl?
- Dışarısı burası gibi değil. Bazı insanlar kollarıma bakıyor ve anneme neden kollarımın olmadığını soruyorlar. Bazıları da dalga geçerek soruyor. Ben onlara bir şey dememek için susuyorum.
Benim kahramanım annem
◊ Muhammed, parklarda ya da okulda sana uygun olmasını istediğin bir şey var mı?
- Kaydıraklar var. Kaydıraklara çıkamıyorum. Onlar değişirse çok güzel olur.
Anne: Normal kaydırağa çıkamadığı için bizim orada büyük 3 katlı kaydırak vardı, ona çok çıkmak istiyordu. Hatta resmini çizmişti onun.
◊ Sizin desteğinizle kayabiliyor ama değil mi?
- Anne: Kayabilir ama o büyüğüne çıkmak istiyordu ve çok zorlanıyordu.
◊ Muhammed çok yakışıklısın. Kaşların ve gözlerin maşallah çok güzel. Ayrıca bugün çok şıksın. Kendin mi seçtin kıyafetini...
- Annemle birlikte seçtik.
◊ Kaç senedir buraya geliyorsunuz?
- Anne: Dört senedir geliyoruz.
◊ Muhammed resimden başka ne gibi aktivitelere katılıyor?
- Anne: Okula gittiği için bir tek ona gelebiliyor. Bir de fizik tedaviye başladı. Zamanı kaldıkça buraya geliyoruz.
◊ Muhammed, bir sergi açmayı düşünüyor musun? Resim sergin olursa ben gelmek isterim.
- Siz gelecekseniz açarım.
◊ Hayatta bir kahramanın olsaydı bu kim olurdu?
- Annem. Başka kim olacak? Hem annem olduğu için hem de bana çok iyi baktığı için.

Mutluluğa Uçuran Markamız: Türk Hava Yolları

Uzun zamandır yazmak istediğimiz konulardan biri THY. Her ay düzenli takip etmeye çalıştığımız ve zaman zaman bloğumuzda da yer verdiğimiz Skylife gibi başarılı bir dergisi için bile ayrı bir takdiri hak eden kurumumuz, öncesinde daha önemli ve güç işleri başarabilmenin yüksek takdirini ve onurunu hak ediyor.
Çok zor bir iş kolu olan ve rekabetin üst seviyede olduğu havacılık alanında rüştünü dünya sahnesinde ispatlayan ve bu sektördeki en önemli, en başarılı ve en fazla gelişim gösteren firmalardan biri olmayı başaran THY bizlere tadına doyum olmayan gurur dolu zamanlar yaşatmaktadır.
Başta ekonomik olarak sağlam temellere dayanan kurum, genişlemesinde kurulan organizasyonun sağlıklı yapılanması, hayranlık veren iletişim politikası ve sürekli ilerleyen kalite politikaları ile dünyaca gıpta edilen bir kurum ve çok değerli bir marka haline gelmiştir.
Bunda temel paye yöneticilerinde, çalışanlarında ve bu sisteme dışarıdan olumsuz etkilerde bulunmayan siyasi otoritededir. Bir kamu kurumunda her ne kadar başarılı yöneticiler, çalışanlar olsa da sonuçta emri altında bulunulan siyasilerin etkileri genel gidişatı çok ciddi bir biçimde etkiler. Bunu geçmiş pek çok örnekte açıkça görmek mümkündür.