Harvard Üniversitesi'nin birincisi bir Türk: Levent Alpöge

22 yaşındaki Türk Levent Alpöge, dünyanın en önemli okullarından biri olarak kabul edilen Harvard Üniversitesi’nden 4 üzerinden 4 not ortalaması alarak ‘Valedectorian’ derecesiyle mezun oldu. Alpöge çalışmalarını Cambridge’ta devam ettirecek.
Harvard Üniversitesi'nin birincisi bir Türk
Dünyanın en prestijli okullarından Harvard Üniversitesi’nde 2014 yılı birincisi Türk genci Levent Alpöge (22) oldu. Alpöge, hem matematik ve fizik lisans bölümlerinden, hem de aynı anda fizik yüksek lisans derecesi elde etti.
Başarılı genç, 4 üzerinden 4 not ortalaması ile “Tüm Üniversite Birincisi” (Valedectorian) olarak dün mezun oldu.
Başarılarla dolu bir eğitim hayatına sahip olan Alpöge, 2010’da henüz lise son sınıfı öğrencisiyken ABD çapında adayların katılımı ile gerçekleşen Intel Bilim Yetenekleri Yarışması’nda ABD Başkanı Barack Obama ve senatörler tarafından kutlanan 40 genç finalist arasına girdi.
Bunun sonucunda, “Ivy League” olarak ve akademik mükemmelliği ile tanınmış ABD’nin 8 en iyi üniversitesi tarafından kabul edildi.

Yöneticiler İçin Başarı Stratejileri III

CCL’in (Center for Creative Leadership) “başarılı yöneticiler” ve “inişe geçen yöneticilerle” yaptığı araştırmaya devam ediyoruz.
Geçen yazımızda başarılı yöneticilerin en başta gelen özelliklerinden birinin “ilişkileri başarıyla yönetmeleri” olduğunu söylemiştik. İlişkileri geliştirme ve sürdürme yetisi olan yöneticiler için patronları, çalışma arkadaşları ve ekibi sıklıkla o yöneticinin iyi bir dinleyici olduğunu, işbirliğine yatkın olduğunu, başkalarının düşüncelerini desteklediğini, güvenilir ve dürüst olduğunu söylüyor.
Birlikte iş yaptığı kişilerle çalışabilme yetisi başarılı yöneticilerle “inişe geçenleri” kesin bir biçimde birbirinden ayırıyor.
“İnişe geçenlerin” ortak yanı ilişki kurmayı becerememeleri. Onlar için sıklıkla söylenen: Duyarsız, yarışmacı, eleştirel, çabuk kızan, kendini beğenmiş, insanları kullanan biri olduğu ve diktatör gibi davrandığı.

Acıya Merhem Olma - Soma'ya -









Seni nasıl sarsam ki,
Yaralarına
Merhem olsam
Sana nasıl baksam ki
Gözlerine
Işık olsam
Sana nasıl sorsam ki
Cevabın ben olsam

Şimdi,
Karanlık, soğuk bir anda
Çaresiz bir zamanda
Acının tam ortasında
Ulaşamam,
Ne yapsam
Sana

Antik Kentler: Collosae

Denizli İli'nin 25 km. doğusunda, Honaz İlçesi'nin 2 km. kuzeyinde yer almaktadır.
Denizli-Ankara karayolunun 16. km. sinde bulunan Organize Sanayi Bölgesi'nden Honaz'a giden karayolu, Colossae kentinin içinden geçmektedir.
Antik kent, Honaz (Kadmos) dağının kuzeyinde Aksu Çayının kenarına kurulmuştur. Antik Çağdan beri kullanılan güney şark yolu üzerindedir. Büyük Frigya içinde bulunan en önemli merkezlerdendir. Ksenophon'a göre Frigyanın 6 büyük şehrinden biridir.
Pers egemenliğinde de parlak çağlarını yaşamıştır. İ.Ö. 2.yy.dan itibaren Hierapolis ve Laodikeia'nın kurulması ile önemini yitirmiştir. İ.S. 1.yy. başlarında Laodikeia ile birlikte yüncülük ve dokumacılıkta çok gelişmiştir. İ.S. 1.yy. da Neron döneminde meydana gelen depremle harap olmuştur.

SineMASAL: “Sinema artık köylerde…”

“Hayallerinin peşinden koşan gencecik bir adam Enes Kaya; önyargısız, gözleri pırıl pırıl ve cesur. İnatçı sonra. Haberdar olduğum ilk andan beri aynı heyecanla beni içine çekmeyi başaran masal gibi bir girişimin, SineMASAL‘ın yaratıcısı ve öncüsü.”
Artık Egoist Okur’daki röportajları dolayısıyla çok iyi tanıdığınız Sinem Dinçer yazıp gönderdi bu röportajı ama okuyunca ben de acayip heyecanlandım. SineMASAL’a nasıl katkım olabilir diye düşündüm, kafa patlattım hatta. Kaldığı iki odalı harabeyi yaşanabilir hale sokup aylardır iki parçalı kıyafet kombinasyonu arasında seçim yapa yapa yaşayan, yiyecek meselesini nasıl hallettiğini kendine bile çözememiş olan ama yaptığı tek sinema filminden kazandığı parayla sineMASAL adlı şahane bir projeyi hayata geçirmeyi başaran genç bir adamın hikayesi beni etkiledi. Sizi de etkileyeceğini ve “sinema köylerde” diye özetleyebileceğim sineMASAL’ı ayakta tutmak adına hep beraber fikir üreteceğimizi umuyorum.  (Gülenay Börekçi)
SineMASAL
Enes Kaya, çocukluğunda Düzce depremini yaşamış ve o zamanlar eğitimi aksamasın diye de Denizli’de okumaya başlamış. Burada yurtta kalırken deprem hissini içinden atamayıp, bu travmadan uzaklaşmasını sağlayan ‘sinema’ya, kelimenin tam anlamıyla kapamış kendini. Oysa bambaşka dünyaların kapısı açmış bu kapanma ona. Şimdilerde sıkça adını duymaya başladığımız SineMASAL projesi de o zamanlarda işte böyle oluşmuş: