İyiturks Bilim: Onur Güntürkün

Ordinaryüs Prof.Dr.Onur Güntürkün, dünyada beyin alanında yaptığı buluşlarla, araştırmalarıyla, yazdığı bilimsel makaleleriyle en ön sıralarda yer alan bilim adamlarından biridir.
Onur Güntürkün, çok önemli zorlukları aşarak, yüzdüğü denizleri kendisi yaratarak, umutsuzlukları umuda çevirerek bilim alanında yerini aldı.
Eğitimi, buluşları ve ödülleri
Onur Güntürkün’ü bugünlere getiren yol, bilimin zorlu, ama şerefli yoludur. 1958 yılında, İzmir’de doğdu. İlkokulu 1969’da Almanya’da, Baden-Baden şehrinde bitirdi.  Bu şehirdeki Richart Wagner Yeni Diller Lisesi’ni, sekizinci sınıfın ortalarında bırakmak zorunda kaldı. Lise eğitimine 1973 ders yılı ikinci yarısından itibaren İzmir Atatürk Lisesi’nde devam etti. Lise diplomasını bu okulda aldı.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlaması: Doksan Yaşındayız

29 Ekim 2013 Türkiye Cumhuriyetinin 90.yılı kutlanıyor. Ülkemiz 90 yıldır güçlenerek ve gelişerek varlığını sürdürüyor. Bu güç ve gelişme bir arada yaşam kültüründen, bir birini anlamadan ve birbirine güvenden gelir. Ülkemiz güzeli, iyiyi hak etmektedir. Bunu sağlamak tüm yönetici ve idarecilerinin en öncelikli görevidir. Ülkemizin güzel insanı bu beklentiler ile bu yetkilerini sunmaktadır yöneticilerimize... Güzellik ve iyilik dileklerimizle Cumhuriyetimizin 90. yaşını kutlar, nice daha güzel ve güçlü yıllara dileklerimizi sunarız...

İnsanlığın En Saf Hali

İnsanlığın bin bir hali var.  İnsanların saati, ayı, yılı birbirinden farklı. En safından, en akıllısına, en gaddarından en merhametlisine insanoğlu geniş bir çerçevede farklı davranışlar göstermektedir. Davranışların en safı en katışıksızı ilk yaşlarda, bebeklikle çocukluk arası dönemlerde yaşanır. Sonrasında davranışlar dış dünyada şekillenerek çeşitli dönüşümler, farklılaşmalar ve etkilere maruz kalır. O nedenle çoğu zaman insanların davranışlarına akıl sır erdiremez hayretler içinde kalırız. Hâlbuki o davranışlar, kişinin özünden gelen dürtülerle değil, içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumun, yaşadığı toplumun ve geçmişinin tecrübelerinin oluşturduğu, değişime uğramış kalıpların mecbur bıraktığı itkilerin sonucunda oluşur.
Dünyaca meşhur iki tenorun bilmediğimiz bir hikâyesini tesadüfen “Bütün Dünya” isimli dergide okuduk. Ve bir kez daha şaşkınlık ve hayretle böyle çarpıcı/etkileyici hikâyeden bihaber olmamıza hayıflandık. Gün be gün bu ve benzeri hikâyelerin gündemimizde olması gerektiğini ve nesilden nesile bu tarz hikâyelerin insanlığın paha biçilemez mirasları olarak aktarılması gerektiğini düşündük.

Saadet Işıl Aksoy

Saadet Işıl Aksoy son yıllarda gündemimize başarıları ile giren, çarpıcı güzelliği ile bizleri etkileyen bir sanatçı. Son olarak İtalya’da bir projede başrol oynayacağı haberi ile ilgi alanımıza girdi. Kendisini haa şımardı ha şımaracak, başarılarını abartarak bir albeni yaratacak beklentisinde olmamız nedeni ile mesafeli durduğumuz biri. Ancak görüyoruz ki yıllar geçmesine rağmen iş dışında her hangi bir konu ile gündemimize girmiyor. Başarılarını abartmadan, ileriye yönelik bir basamak olarak kullanıyor. İşlerinde hep bir basamak üste çıkarak ve başarı kazandıkça adını anıyoruz.
İşine yoğunlaşması, kolaya kaçmaması ve hem de bu kadar iyi bir haberler ile gündemimize gelmesine daha fazla kayıtsız kalamayarak, hakkında biraz araştırma yaptık.
Kişiler hakkında tam anlamı ile doğru bilgiler sunmasa da genel bakış itibarı ile sanal dünyada hakkında olumlu bir bakış var. Hakkında öne çıkan bilgilerin çoğunluğu rol aldığı çalışmalar ve kazandığı ödüller hakkında. Ayrıca kendisinin Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olması bizler için şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcı bir durum. Bunun nedeni de güzelliğinin ve yaptığı işin büyüsüne kapılıp, kolaycı bir yol seçmemesi nedeni iledir.

Tırtıl ile Gülün Aşkı

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, kor alevin üstünde kör kuyunun dibinde, taa Kaf dağının eteklerinde hayalperest bir tırtıl yaşarmış. Sürekli hayaller kurar, onların gerçekleşmesini beklermiş. Ama ne yazık ki hiçbiri gerçek olmazmış. Çünkü tırtılın hayallerinin hepsi çok uçuk kaçıkmış.
Masal bu ya! Tırtılın yolu bir gün Peri Padişahının sarayına düşmüş. Tomurcuk bir güle rastlamış Gülizar’da. İlk bakışta aşka düşmüş bir tırtıl olduğunu unutarak! “Kozaların en güzelini, en yumuşağını, en alımlısını örerim al yanaklıma” diyerek pembe hayallerle konuvermiş gülün yaprağına.
İlk başlarda iltifatlar, kurlar çok hoşuna gitmiş gülün, ama gönlü yokmuş yinede karasevdalı tırtılda! Açmaya başladıkça tomurcuklar, gelmeye başlamış bülbüller gün be gün, görmek için al yanaklı bu gülü.
Gül, karar vermiş kurtulmaya tırtıldan;  Çünkü onun varlığı engel olmuş bülbüllerin gelişine, daha da yakınına. Çıkarmış dikenlerini başlamış acımasızca batırmaya karasevdalı tırtılın bağrına. Dayanamamış zavallı bu acılara, kendini zor atmış bir dutun yaprağına; Giderken de bir dörtlük döktürmüş kalsın diye bir hatıra çok sevdiği al yanaklısına:

Mutlu Keçi Okulunda Çocukların Gözlerindeki Işık Sönmüyor

Okul bahçesinde öğrenciler koşuşturuyor. Kimi yakalamaca oynuyor, kimi ip atlıyor. Dikkatli bakınca aralarında öğretmenlerinin de olduğu göze çarpıyor. Öğretmenlerden biri çocukların çevirdiği ipten atlıyor, diğeri çocukları yakalayıp ebelemeye çalışıyor. Film atölyesinde çocuklar, Miyazaki’nin insanoğlu tarafından kirletilerek yaşanılamaz hale getirilen doğayla ilgili anime filmini izliyor. Çocuklar öğretmenlerine isimleri ile hitap edebiliyor, Öğlen bostandan gelen organik sebzelerden yapılmış yemekleri yiyorlar. Okul hem ucuz hem de doğaya saldığı karbon az olan zeytin küspesiyle ısınacak. 20 çocuk döşeme taş yoldan yemekhanedeki ahşap banklara, bahçedeki oyuncaklara kadar velilerin ve gönüllülerin kendi elleriyle yaptığı bir okulda okuyor... Burası “Daha demokratik, ekolojik, alternatif bir eğitim mümkün” diyen bir grup veli ve eğitimcinin kurduğu, çocukların koyduğu isimle ‘Mutlu Keçi İlkokulu’.

Vakıfbank Altın Arma Dünya Şampiyonu Oldu

Vakıfbank kadın voleybol takımı muhteşem başarı serisini Dünya Kadınlar kulüp voleybol şampiyonasında zirveye çıkarak taçlandırdı. Kulüp takımı olarak dünyanın bir numarası olmayı başardı. Futbolda böyle organizasyonlara katılabilmeyi başarı, gruplardan çıkmayı ise küçük birer mucize saydığımız bir ortamda Vakıfbank bütün kupaları müzesinde topladı.  Bu başarılar ile gurur duymalı ve bunu başaranları gururlandırmalıyız.
Vakıfbank, İsviçre'nin Zürih kentinde düzenlenen FIVB Kadınlar Dünya Kulüplerarası Voleybol Şampiyonası finalinde Brezilya'nın Unilever Volei takımını 25-23, 27-25 ve 25-16'lık setlerle 3-0 yenerek şampiyon oldu. Öte yandan Vakıfbanklı Jovana Brakoçevic turnuvanın en iyi oyuncusu seçildi.

Modern Zamanlar, Modern kafalar, Eski bayramlar

Hayırlı bayramlar! Hayırlı hazırlanmalar! Hayırlı yolculuklar. Kaç kere oldu bu dileklerle bayramlar karşılayıp, yollara düştüğümüz! Bir bayram gelip diğeri geçiyor. Ömür bir yolculuk geçiyor. Koşturuyoruz, birbiri ardına bayramları tüketiyoruz.
Biri bitmeden öbürünü iple çekiyoruz. Geriye bakıyor muyuz? Anları yaşıyor muyuz? Anıları saklıyor muyuz? Keyif alıyor muyuz?
Çektiğimiz resimlere, videolara bakmıyoruz bile. Nasıl olsa hafıza kartlarımız var ya! Artık hafızalarımız bile mekanik, dijital. Beynimizde sadece plan yapma, bekleme ve koşuşturma komutları ve uygulamaları var. Apps! değil!
Bayramımız sakin geçsin dileriz. Çok eğlenmenizi, çok gülmenizi dileriz. Ziyaretlerimizin eski günlerin anlatıldığı, bol muhabbetli anlara dönüşmesini dileriz. Sevdiklerinizle kavuşup, sıkıca sarılmamızı dileriz. Kahkahalarımızın uzaklardan duyulmasını, hikâyelerinizin pür dikkat çoluk çocuk herkesçe dinlenmesini dileriz.
Bayramınızın yaşamdan keyif alarak geçmesini, sevdiklerinizle ayrılırken hoşnut kalmanızı dileriz. Bayramınızın sıcak geçmesini, sağlıklı geçmesini ve yıllar sonra bile güzel duygularla hatırlayacağınız anılarla dolu olmasını dileriz.

iyi bayramlar... iyi turks

Türkiye Posterleri: Karagöz ve Hacivat




Kimine göre çingeneydiler, kimine göre de camii yapımında çalışan iki işçi… Yıktılar perdeyi eylediler viran, gerçekten yaşayıp yaşamadıklarına dair rivayet muhtelif olsa da yüzyıllardır dünyayı kahkahaya boğdular zaman zaman... İki kalas, bir perde, iki boyutlu tasvirler ve bir de mum… Hayalbaz’ın hayalhanesinde ve gölgelerin büyülü dünyasında yaşamaya devam eden çok eğlenceli bir gösteri bu…



İyiturks Bilim: Miral Dizdaroğlu

Hatay'ın Dörtyol ilçesinde 1945'te doğan Prof. Dr. Miral Dizdaroğlu, 1971 yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü'nden mezun olarak tamamladığı yüksek öğreniminin ardından doktorasını, Alman Hükümeti bursuyla gittiği Karlsruhe Teknik Üniversitesinde yaptı. 1976 yılında bir süre Türkiye'ye dönen ve doçent unvanı alan Prof. Dr. Dizdaroğlu, Almanya'daki çalışmalarını 1978 yılına kadar Max-Planck Enstitüsünde sürdürdü.
ABD Ulusal Bilimler Akademisi'nin bursuyla 1978'de Boston'daki Natick Araştırma Merkezinde 2 yıl konuk araştırmacı olarak çalışan Prof. Dr. Dizdaroğlu, daha sonra profesör unvanı alarak 1986 yılına kadar Maryland Üniversitesi Kimya Bölümü'nde çalıştı. Prof. Dr. Dizdaroğlu, araştırmalarını bu tarihten sonra geçtiği National Institute of Standarts and Teknolgy'de (NIST) sürdürüyor.
Bilimsel araştırmaları ''oksidatif DNA hasarı ve onarımı ile bunların biyolojik sonuçları ve kanser gibi hastalıklarda oynadıkları rol'' üzerine yoğunlaşan Prof. Dr. Dizdaroğlu, yaptığı araştırmalar ve yayımladığı makalelerle bugüne kadar yüksek prestijli pek çok ödülün de sahibi oldu.

Prof. Dr. Dizdaroğlu, 1989 yılında Amerikan Kimya Derneği tarafından ''Hillebrand Ödülü'', 1993'te TÜBİTAK tarafından ''Temel Bilimler Ödülü'', 2000 yılında Polonya'nın Nicolaus Copernicus Üniversitesi tarafından ''Onursal Doktora'' unvanı, 2001 yılında Türk-Amerikan Dernekleri Birliği tarafından ''Bilimde Üstün Başarı Ödülü'', 2000 ve 2005 yıllarında ABD Hükümeti tarafından sırasıyla ''Gümüş Madalya'' ve ''Altın Madalya'' ödülleri ve 2006 yılında NIST tarafından bugüne kadar bu enstitüde çalışan 1500 bilim insanı arasından sadece 30'una verilen ''NIST Fellow'' ödülü ile ödüllendirildi.