Pisidia Bölgesi'nin antik kentlerinden biri olan Adada, Isparta ili, Sütçüler ilçesine bağlı Sağrak köyü yakınındadır. Isparta'nın ve Kovada Gölü'nün güneydoğusunda yer alan kente Eğridir'den sonra Sütçüler'e uzanan asfalt yoldan 50 km. gidilerek ulaşılabilir. Ayrıca Isparta'yı Antalya'ya bağlayan yeni Aksu yolundaki Kovada - Eğridir ayrımından Adada'ya ulaşmak mümkünse de yolun bir bölümü henüz tamamlanmamıştır. Çevresi çam ve ardıç ağaçlarıyla kaplı tepeler tarafından sarılmış olan antik kent sadece bölgenin değil Anadolu'nun en sağlam kalabilmiş antik kentlerinden biridir. Burası bölge halkınca Karabavlu yaylası olarak anılmaktadır. Sütçüler'in eski adı olan Baulo ve Karabaolu veya Karabavlu adlarının Aziz Paul adından geldiği öne sürülmektedir. St. Paul'ün geçtiği Perge - Antiokheia (Yalvaç) yolu üzerinde bulunan bu iki yerleşmeye verilen isimlerin St. Paul'le ilişkili olabileceği yazılmıştır.
Adada adı, bazı araştırmacılara göre Anadolu'nun eski yerli halkının dili olan Luvice, yada bunun M.Ö. 1. bindeki ardıllarından biri olan Pisidce dilinden gelmektedir. Kesin olmamakla birlikte "Ada" kök sözcüğüyle "wanda/anda" takılarından türemiş olabilir. Ayrıca yine "Ada" kök sözcüğü ile "Uda (hisar-kale?) sözcüklerinin birleşiminden türemiş olabilir.
Bölgede uzun zamandan beri yapılan Prehistorik (Tarih öncesi) Dönem'e ilişkin kazı ve araştırmalar Pisidia'nın Neolitik Dönem olarak adlandırılan M.Ö. 7000 yıllarından itibaren Anadolu'da önemli bir kültür bölgesi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hititler Dönemi'nde Konya ve çevresini kapsayan Tarhuntaşşa Bölgesi ile batısındaki Pitaşşa (Pisidia'nın eski adı) Bölgesi arasındaki sınırda yer alan Adada ve çevresinde gelecekte yapılacak çalışmalarda tarih öncesi dönemlere ilişkin önemli sonuçlar alınabilecektir.
Adada'nın adı ilk kez M.Ö. I. yüzyıl yazarlarında Artemidoros tarafından verilmiştir (Strabon XII, 570). Sonra Ptolemaios (V 5, 8) ve Bizans tarihçisi Hierokles'te (674, 4) de "Odada" olarak geçer. Ancak kentin tarih sahnesine çıkışı Termessos'ta bulunan bir atlaşma metni dolayısıyla M.Ö. 2. yüzyıla kadar inmektedir. Bölgenin önemli bir kenti olan Termessos ile Adada arasındaki bu dostluk antlaşması bazı araştırmacılara göre iki kentik ortak düşmanları Selge'ye karşı yapılmıştır. Tarihi kaynaklardan Selge'nin özellikle Hellenistik Dönem'de Termessos aleyhine yayılmacı bir politika yürüttüğü ve çevresindeki kentlerle (Pednelissos) savaştığı bilinmektedir. İşte adı geçen antlaşma iki kentin (Adada ve Termessos'un) dışta Selge ile içte demokrasi düşmanlarına karşı yardımlaşmasını öngörüyordu. Bazı araştırmacılar iki kent arasındaki bu antlaşmanın Selge'den çok o dönemde çok güçlenen Bergama Krallığı ve onun özellikle Termessos'a karşı saldırı veya demokrasiyi yıkma girişimlerine karşı olabileceğini öne sürmektedir. Antlaşma, tarafların karşılıklı olarak, herhangi bir saldırı veya demokrasiyi yıkma girişimine karşı birbirlerinin yardımlarına koşmayı taahhüt etmektedir. Bu antlaşma gerçekten hem Termessos, hemde Adada tarihleri için büyük önem taşımaktadır. Bu sayede iki kentin idari açıdan demokratik bir yapıya kavuştuğu ve şehir devleti (Polis) benzeri bir statü kazandığı görülmektedir. Antlaşmanın M.Ö. 190 - 164 yılları arasındaki bir tarihte yapıldığı araştırmacılar tarafından öne sürülmektedir.
Bizce bu antlaşmanın diğer bir önemi Termessos ile Adada halkları arasında bir kan bağının varlığını göstermektedir. Antlaşma metni detaylı olarak ele alındığı zaman Termessos ve Adada isimlerinin çok sıkça geçtiği görülecektir. Bergama Krallığı'nın M.Ö. 133 yılında vasiyet yoluyla topraklarını Roma'ya vermesi Anadolu'da Roma egemenliğinin başlangıcı olmuştur. Bu dönemde batı Anadolu kentlerinin aksine Pisidia kentlerinin çoğunlukla bağımsızlıklarını korudukları anlaşılmaktadır. Bağımsız Adada kentinin ilk sikkeleri bu dönemde basılmıştır. Bu arada yine Pisidia Bölgesi'nde özellikle Augustus Dönemi'nde Roma egemenliğinin simgesi olan Koloni kentleri kurulmuştur. Bunlardan en önemlileri Antiokheia, Kremna, Komama'dır.
Roma İmparatorluk Dönemi'nde özellikle İmparator Traianus, Hadrianus ve Antoninus Pius (M.S. 114-161) dönemleri tüm Anadolu'da olduğu gibi Pisidia için de en parlak dönemlerdender. "Pax Romana" adıyla anılan bu barış döneminde Pisidia kentleri büyümüş, zenginlik ve refaha bağlı kalarak yapı faaliyetleri de artmıştır. Adada için de tümüyle geçerli olan bu gelişmeler ve yapı faaliyetleri M.S. 212 yılında çıkarılan bir kanunla İmparatorluk toprakları üzerinde yaşayan herkese "Roma Vatandaşlık Hakkı" verilmesiyle yeni bir hız kazanmışsa da M. S. 3. yüzyıl sonlarında hızını kaybetmiştir.
Strabon'a göre "Dağlarda yaşayan Pisidialılar, komşuları olan Kilikyalılar gibi tiranlar tarafından yönetilen ayrı kabileler halinde yaşarlar ve korsanlık yaparlardı".(Strobon VII-3) Fakat Pisidialılar'ın en önemli özellikleri bağımsızlıklarına düşkün ve savaşçı bir karaktere sahiboluşlarıdır. Buna en iyi örnek M.Ö. 333 yılında Büyük İskender'e karşı ölümüne direnen Sagalassos halkıdır. Bu durum Pisidialıların geçim kaynaklarından birinin askerlik olduğunu ortaya koyar.
Diğer Pisidialılar gibi bazı Adada vatandaşları da Büyük İskender'den sonraki Hellenistik kralların ordularnıda hizmet vermek amacıyla anayurtlarından ayrılmış ve gurbette paralı asker olarak çalışmışlardır. Bunun kanıtları Kıbrıs'ta ve Fenike'de (Sidon Kenti) bulunan Adada'lı askerlere ait mezar taşlarıdır.
M.S. 395 yılında Roma İmpartorluğu ikiye ayrılınca, bölge Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu içinde varlığını uzun süre korumuştur. Zaten Hırıstiyanlığın yayılmaya başladığı ilk yıllardan beri bölgede yeni dine karşı ilgi duyulduğu bilinmektedir. Bunu en çok St. Paulus'un bölgeyi ve Antiokheia'yı ziyaretleri göstermektedir. Aziz Paulus ve arkadaşları yaklaşık M. S. 45 yıllarında ilk kez Pamphylia'nın Perge'sine gelmişler, Perge'de bir gün kaldıktan sonra Kestros (Aksu) ırmağı yoluna çıkmışlardır. Torosları binbir güçlükle aşmışlar ve Eğridir üzerinden Antiokheia'ya ulaşmışlardır.
Araştırmacı G.Ercenk'e göre "Aziz Paulus'un ilk misyonunu yerine getirirken izlediği ve bugüne kadar belirlenip isimlendirilemeyen bu kutsal yol, Perge'yi Kestros Vadisi'ni takip ederek Adada üzerinden Antiokheia'ya bağlayan yol olmalıdır". Yolculuk süresinin ve güzergahının kaynaklarda belirlenen verilerle uyum içinde oluşu araştırmacının savını güçlendirmektedir. Ayrıca yukarıda değinilen Baulo ve Karabaulo isimlerinin Paulos'la benzerliği de Araştırmacı D. Frech'in karşı tezine rağmen bu verileri desteklemektedir. French, Perge-Adada yolunu kabul etmekle beraber yolun daha geç dönemde inşa edildiğini savunur.
Bölgede resmi kilise örgütünün M.S. 4. yüzyılda kurulduğu, Antiokheia, Sagalassos, Kremna, Selge, Adada ve diğer bazı kentlerin piskoposluk merkezi haline geldiği yazılı belgelerden anlaşılmaktadır. Yine yazılı belgelere göre Adada, Antiokheia'nın Pisidia'daki yardımcı piskoposudur. Adada M.S. 325, 381, 451, 692, 787 yıllarında çeşitli kentlerde toplanan dini meclislere (konsil) tensilci göndermiştir. Bu da gösteriyor ki Adada kentinde hayat 9. yüzyıla kadar sürmüştür.
Daha sonra Anadolu'nun Türkler tarafından alınması ile Bizans İmparatorluğu küçülmeye ve batıya doğru çekilmeye başlamıştır. Önceleri Pisidia Bölgesi'nde Selçuklu egemenliğine karşı direnişler olmuşsa da III. Kılıç Arslan 1203 yıllında Isparta'yı alarak Uluborlu, Eğridir ve Yalvaç'a Hamid Bey yönetimindeki Türkmen aşiretlerini yerleştirmiştir. Bölgede daha sonra Hamidoğulları Beyliği kurulmuş ve bu beylik de 1390 ve 1422 yıllarında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Adada o günlerden bu yana harabe olarak yaşamını sürdürmektedir. 1970 yılında antik kentin içinden geçirilen Yeniköy yolu ziyaretçilerin harabeye kolayca ulaşımını sağlamıştır. Son yıllarda Anadolu'daki turizm haraketlerine paralel olarak Adada oldukça fazla sayıda ziyaretçi çekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...