Sakarya’nın Arifiye beldesinde dünyaya
gelen Ahmet Yıldız, 7 çocuklu bir ailenin son çocuğu. İlk ve ortaokulu
memleketinde okuduktan sonra İstanbul Atatürk Fen Lisesi’ni kazanan Yıldız,
Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nü 2001 yılında bitirdi. Aynı yıl ABD
İllionis Üniversitesi’nden burs kazanan Yıldız, doktorasını burada tamamladı.
Hocalık hakkını kazandıktan sonra California Üniversitesi’nde post doktoraya
başlayan Yıldız, birkaç yıl sonra kendi laboratuarını kurarak bilimde
ilerlemeyi hedefliyor.
İnsan
hücresindeki motor proteinlerin nasıl yürüdüğünü ortaya çıkaran buluşu
nedeniyle, Amerikan bilim dergisi Science tarafından, “Dünyada 2005 Yılının
Genç Bilim Adamı” seçilen Dr. Ahmet Yıldız (26) Türkiye’deki bilimsel araştırma
olanaklarının yetersiz olması nedeniyle yurt dışına gitmek zorunda kaldığını
söyledi.
Boğaziçi
Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun olduktan sonra, kazandığı bursla ABD’ye
giderek, California Üniversitesi’nde, “insan hücresindeki motor proteinlerin
nasıl yürüdüğü’ konusunda doktora tezi hazırlayan Yıldız, yaptığı çalışmayla,
hem doktor unvanı aldı, hem de Science tarafından “Dünyada 2005 yılının en genç
bilim adamı” seçildi.
Sakarya’da
Arifiye Beldesi’nde emekli bir ailenin çocuğu olan Dr.Yıldız’ın başarısı,
bayram tatili dolayısıyla eşiyle birlikte geldiği memleketinde de sevinçle
karşılandı. Dr. Yıldız, ülkedeki bilimsel olanakların yetersizliği nedeniyle
yurtdışında eğitim gördüğünü söyledi. Dr. Yıldız, “Yapacağım araştırmalar için
burada imkanlar yeterli olursa, tabi ki ülkemde çalışmak isterim. Ancak bu
başarıma rağmen Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK ) ve Türkiye Bilimsel Araştırma
Kurumu’ndan (TÜBİTAK) bir kez bile aranmadım” dedi.
“BULUŞ, HAYATİ ÖNEM
TAŞIYOR...”
Bilimsel
buluşuyla insan hücresindeki motor proteinlerinin nasıl yürüdüğünü ortaya
çıkaran ve çalışmasının felç, alzheimer, kanser, sağırlık ve körlük gibi
hastalıkların tedavisi için hayati önem taşıdığını kaydeden Dr. Yıldız, şöyle
konuştu: “Buluşum bu alanda çalışan insanları meşgul eden bir konuydu. Fakat
teknik yetersizlikten dolayı bulunamıyordu. Teknik yetersizliği şöyle
anlatabilirim; bu proteinler hücrenin içinde metrenin milyarda bir boyu kadar
adım atıyorlar. Günümüzde metrenin milyarda bir boyunu ölçecek teknik imkân
sayısı bir ya da ikidir. Bu teknikler bizim çalışmalarımıza uygun değildi.
Proteinlerin
hücrede yürüdüğünü biliyorduk. Ancak iki ayaklı olan bu proteinlerin nasıl
yürüdüğünü, nasıl adım attıklarını bilmiyorduk. Biz de yeni bir teknik
geliştirerek bir bacağına bir boya sürdük, diğer bacağına farklı bir renkte
boya sürdük. Proteinin ayaklarının birbirini geçerek, aynı insanlardaki gibi
arkadaki ayak öne geçecek şekilde, birbiri ardına adımlar atarak yürüdüğünü
gördük. Bilim dünyasında bunu izleyen ilk grup olduk. İşin ilginç yanı bu kadar
küçük boyalarla bu kadar büyük iyi çözünürlük elde etmemizdi. Metrenin milyarda
biri kadar çözünürlük elde ettik. Bu buluşum da bilim dünyasında büyük yankı
uyandırdı.”
“TÜRKİYE’DE BEYİN
GÖÇÜ DAHA FAZLA YAŞANIYOR”
Üniversitelerimiz
bu tekniğe sahip olmadıkları için öğrenciler yurtdışını tercih ediyorlar. Son
iki yıldır üniversitelerde araştırmalar için diğer yıllara oranla çok yüksek
bütçeler ayrılmaya başlandı. Olumlu gelişmeler var. Yapacağım araştırmalar için
burada daimkanlar yeterli olursa tabi ki ülkemde yapmak isterim. Ancak bu
başarıma rağmen YÖK ve TÜBİTAK’tan beni bir kez bile aramadılar.”
“FELÇLE İLGİLİ
ÇALIŞMALAR”
Proteinlerle
ilgili çalışmalarını sürdüreceğini ifade eden Dr. Yıldız, “Bu çalışmam
bittikten sonra felç üzerine çalışmalar yapmak istiyorum. Bazı proteinler felce
sebep oluyor. Örnek olarak felç olmuş bir solucanla çalışarak, ‘onu tekrar
nasıl yürütebilirim, felçten nasıl kurtarabilirim’i araştıracağım” diye
konuştu. Şu anda “Dainin” proteini ile ilgili çalışma yaptığını, bu proteinin
çok büyük olduğu için, biyokimyacılar tarafından incelenemediğini belirten Dr.
Yıldız, bu proteinin hücre bölünmesinde çok önem taşıdığını ve hücre
bölünmesinin de doğrudan kanser hastalığıyla ilgisi olduğunu söyledi.
“DÜZENLİ BİR İNSAN
DEĞİLİM”
İstanbul
Fen Lisesi’ni bitirdikten sonra fizikçi olmaya karar verdiğini ve 1996 yılında
Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nü kazandığını kaydeden Dr. Yıldız, 2001
yılında üniversiteyi bittirdikten sonra master yapmak için özel burs kazanarak
ABD’ye gittiğini söyledi.
Başarısının
tesadüf olmadığını, yüksek motivasyonla çalışmasının başarıyı getirdiğini
vurgulayan Dr. Yıldız, şöyle dedi: “Düzenli bir insan değilim. Ders çalışırken
motivasyonum çok yüksekti. Lisede o kadar kendimi derse vermiştim ki dış
etkenlerden kendimi soyutlayabiliyordum. Mesela Türkiye’de hiç cep telefonu
kullanmadım. Zararlı olduğunu düşündüğüm için hem de insanı meşgul eden bir
cihaz olduğu için kullanmadım. Cep telefonlarının öğrencilerin motivasyonunu dağıttığını
onları boş yere oyaladığını düşünüyorum.”
Proteinlerle
ilgili çalışmasını İllinois Üniversitesi Paul Selvin Laboratuvarı’nda yaptığını
söyleyen Dr. Yıldız, 18 Şubat’ta Nobel ödüllü bilim adamlarının da katılacağı
törende, buluşundan dolayı 25 bin dolarla ödüllendirileceğini belirtti.
Ahmet
Yıldız, Türkiye’de çok sayıda bilim insanı yetişecek kapasite olduğuna; ancak
başarılı gençlerin gelecek kaygısı ve bol para kazanma hırsı yüzünden tıp,
mühendislik gibi mesleklere yöneldiğine dikkati çekiyor. Kendisinin de ailesi
tarafından ‘doktor ol, mühendis ol’ baskısına maruz kaldığını söyleyen Yıldız,
“Türkiye’de gençlere hedef gösterilmiyor, motive edilemiyor. Pek çok arkadaşım
kıymetleri anlaşılamayacağı endişesi ve kısa yoldan para kazanma gibi
sebeplerle bilimsel çalışmalara zaman ayırmadı. Ancak ben bütün baskılara
rağmen fizikçi oldum. Sabır gösterdim. Çok çalıştım ve başarı arkasından
geldi.” şeklinde konuştu. Ahmet Yıldız, başarılı Türk gençlerinin yurtdışında
çalışmasını ‘beyin göçü’ olarak değerlendirmiyor. Yurtdışında kazanılan
başarıların Türkiye’nin tanıtımına katkı olduğunu savunan Yıldız, “Şimdi bana
dünyanın en başarılı bilim adamlarının huzurunda ödül verilecek. Orada benim
biyografim okunacak. Ayrıca Science Dergisi tanıtım yapacak. Dolaylı olarak
Türkiye de tanıtılmış olacak.” dedi. Türkiye’deki üniversitelerin bilimsel
çalışmalar açısından yeterli olmadığını öne süren Yıldız, üniversiteleri ‘ileri
lise’ olarak nitelendirdi. Bilimsel çalışmasının Science dergisinde kapak
olmasından sonra mezun olduğu Boğaziçi Üniversitesi’nden birkaç hoca dışında
Türkiye’den kendisiyle kimsenin irtibat kurmadığını söyleyen Yıldız, şöyle
sitem ediyor: “Tanınmış Nobel ödüllü bilim adamları aradı, tebrik etti.
Dünyanın en önde gelen üniversitelerin bölüm başkanları kendi üniversitesine
çağırdı, transfer teklifleri yaptı; ancak Türkiye’den ne TÜBİTAK gibi devlet
kurumlarından ne de üniversitelerden kimse aradı. Bir konferans için bile
arayan olmadı. Arasalar seve seve gelirdim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...