Şimdiye kadar pek çok dizi ve filmde
izlediğimiz Berke Üzrek, Behzat Ç . dizisindeki Cevdet rolüyle adından söz
ettiriyor bir süredir. İzleyenler biliyor, iş bulamayan bir ziraat
mühendisiyken çıkışı polis olmakta bulan Cevdet, kısa zamanda dizinin en ‘harbi’
karakterlerinden biri oldu. Behzat Ç . geçen pazar şaşırtıcı bir finalle sezonu
kapatmışken Üzrek, Amerikalı yönetmen Flavia Casa’nın filmi ‘Marmara’daki
performansıyla geçen hafta Madrid Film Festivali’nde yabancı dilde en iyi
yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazandı. Ödülü fırsat bildik, kendisini yakından
tanıyalım dedik…
Genelde
oyuncular, “Birden fazla insana dönüşmek için oyuncu oldum” derler. Sizde durum
nedir?
Çocukken sporla haşir neşir olamadım,
o sebeple ailem beni tiyatroya yönlendirdi. Çocuk tiyatrosu yaptım, liseden
sonra konservatuvar sınavına girdim ve çocukluğumda zorunluluk gibi gelen şey
daha sonra mesleğim oldu. Kader beni oyuncu yapmak için elinden geleni yapmış.
Bana
oyunculuğun ilginç yönlerinden birini söyler misiniz?
Oyunculuğun ilginç taraflarından biri
her seferinde farklı bir iş yapıyormuşçasına belli bir yönteme tabi
olmayışınız. Her farklı proje farklı meslekler yapıyormuş gibi gelebilir
insana. Oyunculuğun ilk yıllarında nasıl bir işin içinde olduğunuz ya da ne
yaptığınız pek belirgin değildir. İnsanın kafası sislidir sanki. Neyin ilgi
çekici olduğu anlaşılamayabilir ya da her kesin ilgisini çekebilecek şeylere
odaklanabileceği zenginliktedir diyelim.
Oyuncu
oldunuz, ‘Marmara’da oynadığınız rol size Madrid Film Festivali’nde en iyi
yabancı yardımcı erkek oyuncu ödülünü getirdi. Kaçınılmaz soru geliyor.
Bekliyor muydunuz?
Fazla beklentiye girmemeye çalışsam da
bir yerlerden bir ses “Neden olmasın?” diyordu doğrusu. Gerçi sezgiler daha çok
sessiz olanlardır. Kafanızda bir ses size bir şey yapmanızı veya yapmamanızı
söylüyorsa bu hislerinizin değil zihninizin sesidir. Gerçekten hislerinizi
dinlemek istiyorsanız sessiz olanları seçmeye bakın. İnsanlar “Hep hislerimi
dinledim ve sonra çok sıkıntı çektim” dediklerinde genelde zihinlerini
dinliyorlardır ama farkında değildirler. Zihinle hisler çoğu zaman
karıştırılır. Ödül gecesinde mesela onca nitelikli sanatçıyla bir arada olmak
ilham vericiydi. Bize olan ilgilerini fark etmemek mümkün değil, o yüzden
sorumluluğumuz gitgide artıyor.
Film,
babaları vefat ettikten sonra Marmara Adası’nda buluşan üvey kardeşler ve
aileleri arasındaki iletişim ve kültür farklılığı üzerine… Sizin
kelimelerinizle nasıl bir film bu?
Filmin dikkat çeken tarafı Türkiye’deki
aile anlayışıyla Amerika’dakini karşılaştırıyor olması. Bence bu filmi farklı
kılan kıtalar arası ilişkilerin sandığımızdan daha yakın ve iç içe olabileceği
fikri.
Bir
de Erdal Rahmi Hanay’ın filmi ‘Saba’da ‘Ahmet’ karakterini oynadınız. Ahmet’i
“Eylemleri, televizyonda veya gazetede gördüğü yaşamı gerçekle karıştırma
eğiliminde” biri olarak anlatmışsınız. Nasıl bir karıştırma hali bu?
Aslına bakarsanız bu ifademle kişisel
olarak role yaklaşım biçimimi anlatmaya çalışmıştım. Yoksa filmde böyle bir
sahne veya durum yok. Ancak TV’nin hayatımızda kapladığı alan açısından bir
arkadaşa, dosta, düşmana veya aileye dönüşmesi dikkatimi çeken bir durumdu. Bir
kimsenin eylemlerinden sorumlu olmasa da pekâlâ desteklemiş olabilir
televizyon. Tabii ki kast ettiğim destek daha çok kişinin fark edemeyeceği bir
biçimde oluşabilir, bilinçli bir tercih veya seçimden bahsetmiyorum yani.
Ve
Behzat Ç ... Ziraat mühendisliğinden polisliğe geçmiş Cevdet’in en sevdiğiniz
özelliği nedir?
Her bir bölümde kat edecek bir yolunun
olması... Bu durum rolü hareketli kılıyor. Sürekli farklı bir yanını
keşfediyorum. Bu da beni tekdüzelikten kurtarmaya yardımcı oluyor.
Cevdet,
mühendis olarak iş bulamadığı için çare olarak polis olmuş. Üniversite mezunu
nice insanlar mesela atanamayan öğretmenler de yaşayabilmek için başka başka
işlere yöneliyor. Nedir bu duruma yorumunuz, nitelikli insanların girdiği bu
çıkmazlar size ne hissettiriyor?
İnsanlar yaşam şartlarının zorluğu
karşısında bırakın düşüncelerini gerçekleştirmeyi karınlarını doyurmakta zorluk
çekiyorlar. Tüm dünyanın başında bir sistem var ve bu sistemin doymaya ihtiyacı
var. Sistem bize değil, biz ona çalışıyoruz.
Sizce
diziniz nasıl bir yenilik getirdi memleketimize?
Getirdiği en büyük yenilik oyunculuk
anlamında kat ettiği mesafedir. Ben oyunculuğu tekrar gündeme getirdi diye
düşünüyorum. Rekabeti arttırıp yukarı bir ivme kazandırdı bence. Burada sadece
oyunculuk bu işi bu noktaya taşıdı demek istemiyorum, elbette ekibin tüm
departmanları ayrı ayrı neredeyse mükemmel becerilere sahip sinemacılar. Bu arada
dizinin yazarı Ercan Mehmet Erdem’i anmak isterim. Emrah Serbes ile birlikte
bir romandan harika bir TV dizisi yarattılar, kolay işler değil bunlar.
Bir
söyleşinizde, Behzat Ç .’nin son dönemde sanatçının toplumdaki gerçek rolünü
hatırlatan yapımlardan biri olduğunu söylemişsiniz.
Melih Cevdet Anday’ın bir sözü
kulağıma küpe oldu: “Antik Yunan’da insanlar iki şey için yalvarırdı; biri
ekmek diğeri tiyatro. Eğer biz sadece ekmek için yalvaran bir toplum olursak
hayvanlardan bir farkımız olmaz.” İnsanların ait hissettikleri yapımlar
isteseler de istemeseler de bir sorumluluk taşır. Siz bununla ilgilenmeseniz
bile...
Son
olarak şunu sorayım: Dizi tamam, sinema tamam, peki tiyatro?
Tiyatro bizim şarj parkımız. Şarjım
bitmek üzere merak etmeyin (Gülüyor).
Öğrenecek
çok şey var
Bilinç seviyemiz kırıklarla dolu bir
karneye benziyor. Öğrenecek çok şeyimiz var. Kim sadece kendinin dışındaki bir
dünyayı yok saymak kadar acımasız olmayı ister ki? Tek başıma bu dünya çok
sıkıcı olurdu. Diğerleri olmasa nasıl biri olurdum, bu soruyu cevaplamak bile
istemem. Bilincin bu seviyesi ilk seviyedir. Yani karşındakinin bir insan
olduğunu bilirsin ama sevgiden ve anlayıştan yoksundur ve bu seviye daha çok
militaristtir. Anlayış, şefkat ya da sevgiyi kapsamaz, etrafındaki her şeyi
kendi varlığını tehdit eden unsurlar olarak görür. Kim olduğumuzu, neden burada
olduğumuzu anlamaktan kaçtığımız sürece maddi dünyanın bir parçası olmaya
mahkûmuz. İnsan maddenin ötesinde bir varlıktır ve etrafındaki herkesle aynı
haklara sahiptir. Kendini sevmeyen bir başkasını asla sevemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...