Kanser tedavisinde çığır açan bilim
insanı olarak dünyaya adını duyuran Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi
Massachusetts Genel Hastanesi Profesörü Mehmet Toner aslında mühendis kökenli.
Çocukluğundan
beri istediği tıp bölümünü kazanamayınca makine mühendisliği okuyan Prof. Dr.
Toner, üniversiteyi bitirince ABD’ye gitti. Gençliğinde ÖYS engeli nedeniyle
kazanamadığı tıbbın kapısını ABD’de MIT’de biyomedikal mühendislikte aralayan
Toner, Harvard Tıp Fakültesi Cerrahi Bölüm Başkanlığı’na yükseldi.
İlk, orta ve
yükseköğrenimi Türkiye’de yaptınız ama parladığınız yer ABD...
-
Hayatımın 25 yılı İstanbul’un Moda semtinde, 28 yılı ABD’de geçti. Moda
İlkokulu’nun ardından Saint Joseph Lisesi’ne zorlukla kazandım. O zaman
çalışmayı sevmiyordum. Hatta müdürümüz her cuma bize karne verdiğinde en
başarılı ilk beş talebenin elini sıkar, en sondaki üç-beş talebeye de ters ters
bakardı. Ben de sondaki o talebelerden biriydim. Sonra Fransız matematik
öğretmenim bana dersi sevdirdi...
Çocukluğunuzdan
itibaren hep tıp hayali kurmuşsunuz...
-
Evet. ÖYS’ye girdiğimde ilk tercihim tıp, ikincisi elektronik ve üçüncüsü
makineydi. Üçüncü tercihime ancak girebildim. İTÜ Makine Mühendisliği’ne.
Nedense hep doktor olup insanlara yardım etmek istiyordum. Ama üzülmedim.
Üniversitede çok çalışkandım.
Peki Fransız
ekolünden gelip, sonra ABD’ye gitme fikri nasıl çıktı?
-
Üniversitedeki bir hocam yönlendirdi. Tek kelime İngilizce bilmiyordum. Yale,
Brown, MIT ve Michigan üniversitelerine başvurdum. Yale, tam burslu kabul etti.
Ancak, Yale’deki Turan Hoca, bana MIT’deki yeni açılan biomedikali önerdi. Ben
de hep tıbba gitmek istiyordum. Baktım bana göre bir yer. Orayı tercih ettim.
İngilizce
bilmeden nasıl yaptınız?
-
Boston’da lisan okuluna gidiyordum. ODTÜ’den bir arkadaşımı yanıma alarak
MIT’de dekana çıktım. TOEFL’ımı almamıştım. Arkadaşımın tercümanlığıyla dekandan
hemen derslere başlama izin vermesini istedim. Matematik benim için çok
kolaydı. Aynı anda matematiğin iki dersini de aldım. İngilizceyi öğrenirken
matematik dersini de verdim. Beş yıl sonunda oradan ayrılıp Harvard
Üniversitesi’ne geçtim. Doktoramı tıp mühendisliği konusu üzerine yaptım.
Harvard
Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne öğretim üyesi olarak mı geçtiniz?
-
Evet, yardımcı doçent olarak. Tıp Fakültesi’nin kurulduğu büyük bir hastane
olan Massachusetts General Hastanesi’nde araştırmalara başladım. Burası MIT’den
de büyük bir araştırma yeridir. Hastanenin 2 bine yakın öğretim üyesi, senelik
4.5 milyar dolarlık bütçesi var. Araştırma bütçesiyse 600 milyon dolar.
Harvard Tıp
Fakültesi’nde profesör olmak da çok zor. Siz onu da başardınız...
-
Bizde 9 bin öğretim üyesi var. Bunun ancak en fazla yüzde 10’u profesör. Benim
gibi ismine kürsü olan sayısı çok daha az. 22 yıldır buradayım. Maaşımı kendim
veriyorum. Yanımda çalışanların maaşlarını da şirket yönetir gibi ben
ayarlıyorum. 15-25 yılda alınan profesörlüğü 11 yılda aldım. Tıp fakültesinde
profesörlüğe en hızlı yükselenlerden biriyim.
Türkiye'de
gençlerin önünü tıkıyoruz
ÖYS
nedeniyle tıbbı kazanamadım ama Harvard’ın tıp fakültesi hocasıyım. ABD’nin en
büyük araştırma ekibine sahibim. 60 kişilik bir ekibim, 40-50 milyon dolarlık
araştırma bütçem var. ABD’nin en güzel tarafı, gençlerin önünü açmaları.
Türkiye’de gençlerin önüne lüzumsuz engeller çıkarıyoruz. Türkiye tarihinde İTÜ
mezunu olup, İstanbul Tıp Fakültesi’nde profesörlüğe yükselen kişi var mı? Ama
işte ABD’de İTÜ mezunun atıp fakültesinde kürsü açılabiliyor.
Çipi cahil
cesaretiyle buldum
Cahil
cesareti denilen olay çok önemli. Bir kişi çok şey öğrenince cesaretini
kaybediyor. Ben de kanser alanındaki cehaletimle bu işe girdim. O zamana kadar
birçok kişi birçok hastalığı kanda teşhis etmek istemiş ama yapamamış. Kanser
normalde öldürmüyor. İnsanların yüzde 90’ı kanserin yayılmasıyla ölüyor. Bu
yayılma da kan yoluyla oluyor. Ben de bir çip geliştirip kanserli hücreleri
tanımladım. 2 milyondan fazla hücreye bir saniyede bakıp kanserli hücreleri
bulan bir çip. Kan giderken kredi kartı büyüklüğündeki bu plastik çipteki bir
yapışkan madde kanser hücresi üstündeki bazı proteinleri tanıyor. Üç yıl sabah
akşam uğraştık, şimdi klinik safhasına geldik. Bu pahalı bir araştırmaydı.
Hollywood’dan dört kadın başta ünlü yönetmen Laura Ziskin fonladı. Halktan
toplanan 100 milyon doların 15’i bize verildi.
Abim 'kimseye
gösterme' dedi
Babamı
prostat kanserinden kaybettik. O bunları görmedi. Annem de dahil, çevremdeki
birçok kişi hâlâ beni tıp doktoru ve cerrah sanıyor. Abim Mustafa Toner
İstanbul’da mimar. Geçenlerde buraya geldiğimde mikroçip yanımdaydı. Plastikten
yapıyoruz, kredi kartının yarısı kadar. Ağabeyim, adımı dünyaya duyuran bu çipi
plastik ve basit şekilde görünce ‘Birader bunu sen kimseye gösterme ayıp, ‘Bunu
mu bulmuş’ diye alay ederler” dedi.
bende lys engelini aşamıyorum galiba yurtdışı en iyisi
YanıtlaSil