Sıfırdan alıp büyüttüğü, bugün ise
Türkiye ve Avrupa'nın gündemine oturttuğu bir Federasyonu var. Gece-gündüz
sporcusunu düşünüyor. Adı Ahmet, Soyadı: Ağaoğlu... Golfü zengin spora olmaktan
çıkarmaya çalışan Ağaoğlu, Ağrı, Silivri'ye köylerden bulup 11 yılda 3500
sporcu yetiştirdiklerinin altını çizdi.
Golf Federasyonu Başkanı.. Hayalinde
ise start alacak Dünya Amatör Golf Şampiyonası var. Çünkü Antalya''nın Belek
ilçesinde yapılacak bu müthiş şampiyona için artık geri sayım başladı.İşte
A-Z'ye Ahmet Ağaoğlu ve anlatttıkları..
Federasyon
başkanlığı yapmayı nereden aklınıza koydunuz?
Ahmet Ağaoğlu: "Bunun tek bir
yanıtı yok. Bir tanesi bu spora ilerleyen yaşlarda başladığımız için mükemmeli
yakalama şansımız yok. 30 yaşından sonra atletizme başlayıp müsabaka sporcusu
olmanız, olimpiyata katılmanız mümkün değil. 30 yaşından sonra boksör olup
ringe çıkmanız mümkün değil. Aslında boks çok güzel bir örnek. Belli bir yaştan
sonra başlayıp çok iyi olduğunu iddia edenlere boksör ringe çık diyebilirsiniz.
Bu mümkün değil, yediği yumruğun haddi hesabı olmaz. Dolayısıyla aktif sporcu
olarak başarılı olma şansımızın olmadığı bir yerde yönetelim dedik, açık ve net
söylüyorum. Golf sporu yıllarca yanlış olarak algılandı. Alt yapısı yoktu.
Sonuçta sporun içinden gelen insanlarız. 2001 yılından beri, nereden bakarsanız
bakın 10 senelik spor yöneticiliği geçmişim vardı. Golf sporunun hem mevcut alt
yapısı, hem de algısı bakımından bir şeyleri başaracağıma inandığım için bu
işin içine girdim. Tabii ki o zaman içimizde heyecan vardı. Dediğim gibi bunun
birden fazla yanıtı vardı. Birisi içimizdeki heyecan. Sporcu olamayacağımız
yerde bari yönetici olalım dedik. Başka sebebi ise çok yanlış bir algıya sahip
olan sporun hem alt yapısını, hem de toplum içerisindeki algılanmasını
değiştirmekti."
İlk
koltuğa oturduğunuzda tablo nasıldı? Kaç sporcu vardı? Ne kadar tesis vardı?
Ahmet Ağaoğlu: "Çok güzeldi. Emin
olun, bu durum hiçbir federasyon başkanına nasıl olmaz. Masaya oturdum, hiçbir
şey yok. Masanın üstü tertemiz. 78 lisanslı sporcu vardı, başka da bir şey
yoktu. Zaten 1996 yılında kurulmuş yeni bir federasyon. Biz 2000 yılında
alıyoruz. Yani üstü boş bir masaya ne koyarsanız ilerleyen süreçte başarı
olarak değerlendirildi. Aslında üstü dolu olması gereken bir masa ama yıllar
boyu yanlış değerlendirildiği, yanlış algılandığı için toplumda temeli
oluşmamış bir spor. Orada biraz da spor geçmişimizi, tecrübelerimizi, birikimlerimizi
kullanarak yaptığımız işlerin iyi neticeler vereceğini biliyordum. Zaten
olmaması da mümkün değil. Hemen bir alt yapı oluşturuyorsunuz.
İlk önce yıldız milli takım. Sonra
yıldız diye aldığınız çocuklar genç milli takım oluyor. 18 yaşın üstüne çıktıktan
sonra A Milli Takım'ı oluşturuyor. Ancak bizim gelir gelmez yaptığımız şey
bugünkü A Milli Takım'ın alt yapısını oluşturduk. İlk önce golf sahalarının
civarındaki köylerden topladığımız 11-12 yaşlarındaki 60 çocuğun eğitimiyle
başladık. Aynı zamanda bu çocukları okuttuk, üniversiteden mezun ettik. Hamza,
Mustafa, Gencer, Burak, Yasin, Tanju, Oğuzhan diye isimlerini sayabileceğimiz
bir sürü genç var. İlk etapta Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi Spor
Yüksekokulu'ndan mezun ettiğimiz 13 sporcu var. Bu gençleri golf sahalarının
çevre köylerinden aldık. Silivri, Silivri'nin Yolçatı, Sinekli, Seymen köyü.
"AĞRI'YA
ERZURUM'A HOCA GÖNDERDİK"
Kemer Golf Kulübü'nün etrafındaki
Kemerburgaz Göktürk beldesi. Şu anda Doğu illerimizden A Milli Takım'a giren
sporcu yok ama biz bu projeyi 2005 yılında başlattık. Nereden bakarsanız bakın
Ardahan, Ağrı gibi yerler çok sıkıntılı. Bakıyorsunuz il ama 14 bin nüfuslu bir
il. Köyü neresi, mahallesi neresi belli değil. Yani yanlış anlaşılmasın spor
anlamında çok sıkıntılı yerler. Orada spora aç bir gençlik var. Ne verirseniz
onu alıyorlar. Basketbol topu götürün, o çocuklar basketbol oynayacaklar.
Futbol topu götürün, futbol oynayacaklar. Zaten çoğunluğu atletizm ve kayakla
uğraşıyor. Golf onlara farklı ve çarpıcı geldi. Aynı zamanda da reaksiyon
gördü. İsmi, adı, sanı duyulmayana bir spor. İlk etapta öğretmek de kolay
değil. Biz Ağrı'ya, Ardahan'a, Erzurum'a hoca gönderdik. Hocalar orada 8 ay
kaldılar. Kolay değil, Doğu bölgelere doktor götüremediğiniz, öğretmen
götüremediğiniz bir dönem düşünün. Daha doğrusu toplumda böyle bir algı var.
Kimse orayı tercih etmiyor, siz oraya golf hocası gönderiyorsunuz. Bunların
hepsi, 'Golf zengin sporudur, aristokrat sporudur, belli bir kesimin sporudur'
diyenlere tokat gibi bir cevaptı.
İşte böyle uç noktalarda
başlayacaksınız ki o insanların ayırmasına vesile olabiliyor. Eğer bu
aristokrat sporu ise geçenlerde bir basın toplantısında da söyledim, ne mutlu
bana ki son 11 yılda 3500 aristokrat yetiştirdim. 3500 burjuva, yüksek gelirli
insan yetiştirdim. Bunları Ağrı'da, Ardahan'da, Erzurum'da, Antalya'da,
Silivri'nin Yolçatı, Sinekli, Seymen köyünde yetiştirdim. Bu herkese nasip
olmaz. 3500 aristokrat yetiştireceksiniz, her babayiğidin harcı değil. Eskiden
bunları eleştiri olarak alırken, şimdi gurur kaynağı olmaya başladı. Ne büyük
iş yapmışım ben. Yani ülke ekonomisine de katkıda bulunmuşuz ayrıca. Aristokrat
ve burjuva dendiği zaman geliri 1 milyon Dolar'dan fazla geliri olan insanlar
geliyor insanın aklına. Yani bu işin esprisi, böyle bir şey yok. Bundan 3 sene
önce başladı o proje. 81 il, 81 yıldız.
Sayın Cumhurbaşkanımızın spor ve
eğitimde başarılı olan öğrencilere ömür boyu eğitim bursu. Şimdi Doğancan diye
bir kardeşimiz kendi kategorisinde Türkiye birincisi olduğu için bu bursu
golfteki bursundan dolayı almaya hak kazandı. Şimdi bir kişinin hayat boyu
eğitim giderlerini karşılama şansı oldu. Bu golf sayesinde oldu. Bu çocuk
burjuva mı, aristokrat mı? Hayır. Aynı zamanda yetim. Babasını kaybetmiş,
devlet parasız yatılı okulunda okuyan eğitim ve hayat mücadelesi veren bir
çocuk. Yani golf sayesinde bu çocuğun hayatı, en azından eğitim hayatı farklı
kulvara girdi. Bunlar hoş şeyler. Şimdi geriye dönüp baktığımızda Doğancan'ın
bu olayı yüzümde tebessüm belirmesi için büyük bir neden."
Hep
diyorlar ki ağaçları kesiyorlar, golf sahası yapıyorlar. Bu eleştirilere nasıl
bir yanıt vermek istersiniz?
Ahmet Ağaoğlu: "Bizim zaten 15 tane golf sahamız var. 15 saha da turizme yönelik. Türkiye'de de 20 golf sahası var. Bunların hepsi Belek'te. Öncelikle ormanla ağaç arasındaki farkı ayırt etmek lazım. Bunu toplum değil ama bu şeyleri söyleyen insanların çok iyi idrak etmesi lazım. Yeryüzünde ağaç kesilmez diye bir kural yok. Şimdi bir tabi orman vardır, bir ağaç vardır, plantasyon vardır. Orman kesilmez, dünyanın hiçbir yerinde kesilmez. Dünyanın en geri kalmış ülkeleri bile buna önlem alıyor. Bugün Finlandiya'ya bakıyorsunuz 120 gol sahası var. Finlandiya biliyorsunuz çam ağaçlarıyla dolu bir ülkedir. 120 golf sahası da ağaçların içerisinde yer alır. Şimdi Finlandiya'ya gidip 'Ağaç kestiniz, golf sahası yaptığız' dediğiniz zaman Finlandiyalı bunu anlamakta güçlük çeker. Gülmez, gülemez de yani derin derin düşünür. Acaba ne demek istedi diye. Çünkü Finlandiya'nın ihracatında bir numaralı kalem orman ürünleridir kerestedir, ahşaptır.
BELEK
BATAKLIK BİR ARAZİYDİ
Aynı zamanda Avusturya'nın da. Onların
da 100 kadar golf sahası orman içindedir. Şimdi ağacı kesiyorsunuz, bu masayı
nereden yapıyorsunuz, şu koltuğu, sandalyeyi, iskemleyi, yerdeki parkayi ne ile
yapıyorsunuz. Bunlar ağaçla yapılıyor. Doğal ormanlar kesilerek mi? Bazı
yerlerde duyuyoruz, yağmur ormanları falan kesiliyor. Bunlar kapsam dışı hoş
olmayan şeyler. Plantasyon denilen bir kavram vardır. Ağacı bir amaç için
dikersiniz, yetişir, kesersiniz, yerine bir yenisini dikersiniz. Belek bataklık
bir araziydi. Herkes bunu iyi bilsin. Bu bataklığı ve kumul hareketini önlemek
için dikilmiş olan ağaçlar. Daha sonra burası turizme açılıyor. Bu bölge
turizme açıldığında kimse farkında değil. Eğer isyan edeceksen o zaman isyan
et. 50 otel yapılıyor kimseden ses yok. 5 gol sahası yapılıyor yine kimseden
ses seda yok. Ne zaman ki golf sporunun popularıitesi artıyor, işte o zaman
bunun üzerinden prim yapmak isteyenlar buraya yığıldılar. Utanmadan 2 buçuk
milyon ağaç kesildi dediler, yanlış. Orman Bölge Müdürlüğü'nde bunun kayıtları
vardır. 116 bin 800 ağaç kesildi. İki tip ağaç kesildi, çam ve okaliptus.
Yerine dikilen şu an itibariyle 160 bine yakın ağaç var. 30 farklı türün
üzerinde ağaç dikildi. Yani kesilenden fazlası dikildi. Burası plantasyondu,
belirli bir amacı vardı. Bugün baktığımızda Belek 3 buçuk milyar Dolar'la
ülkenin turizmine en fazla katkıda bulunan destinasyon, turizm merkezi.
80 binin üzerinde insan istihdam
ediyor, 3 buçuk milyar Dolar da gelir var. Sadece golften değil, toplam 52 tane
otel, futbol turizmi, golf turizmi. Hepsini bir araya topladığımızda inanılmaz
bir gelirle ülke ekonomisine hizmet ediyor. Zaman zaman böyle tartışmalar
çıkıyor. Şimdi biri çıkmış, İstanbul Golf Kulübü'ne takmış. Ben tekrar
söylüyorum, golf sporunu zengin, aristokrat sporu olarak değerlendiren
insanların ülkenin gerçeklerinden, bu sporu kimin yaptıklarından haberi
olmadan, belirli bir amaç uğruna bu ifadeleri kullandıkları kesin. Hangi amaca
hizmet ettiklerini bilmiyorum. Çünkü insan eleştirmeden önce sporcu yapısına
bakar. Yani öyleyse ne mutlu bana ki bu kadar kısa sürede 3500 aristokrat yetiştirdik.
Bu bahsettiğimiz rakamlarda yaz turizmi de var. Sadece golf baz alındığında
2011 rakamlarına bakarsak 160 bin kişi, 180 milyon Euro ve 580 bin satış
gerçekleşti. Ancak Türkiye'ye 2011 yılı içerisinde 160 bin kişi yurt dışından
golf oynamak için geldi ve bu insanlar 585 bin round golf oynadı. Yaklaşık 200
milyon Euro para bırakarak ülkelerine geri döndüler. Bunların içerisinde golf
oynayan Türk sayısı oldukça azdır."
Özerk
bir federasyonsunuz. Hiç cebinizden para harcadığınız oldu mu?
Ahmet Ağaoğlu: "Tabii ki özerk
olana kadar, bunu belirli bir yere oturtana kadar bunu yapmak zorundasınız.
Yoksa prematüre doğmuş bir spor kavruk kalacaktı. Yani prematüre doğmuş bir
çocuğa ihtimam göstermeniz lazım. Önüne gelen yerden yere vuruyor. Biri kalkıyor
zengin sporu diyor, biri kalkıyor aristokrat sporu diyor. Şimdi internet
çağındayız. Google'a girsinler, Che Guevara, Fidel Castro golf yazsınlar.
Bakalım karşılarına ne çıkacak. Yani sosyalist devrimin önderlerinin golf
oynarken fotoğrafları çıkacak. Bu adamlar devrim yıllarında golf oynuyorlardı.
Bunların boy boy fotoğrafları var, arkadaşlarıyla beraber golf oynuyorlar.
İnsanların biraz bilerek konuşması lazım. Allah herkese el veriyor, göz
veriyor.
Şimdi elinizle bir şeyler
yapıyorsunuz. Herkes ressam mı, herkes yazar mı? Değil. Allah ağız verdi diye
de herkes konuşmak zorunda değil ki. Böyle bir zorunluluğumuz yok yani ne tanrı
böyle bir şeyi insanlara mecbur kıldı. Bunları söylerken bir bakın. İnsanları
aptal yerine koymanın mantığı yok. Böyle bir ortamda bu federasyonu aldığınız
yerde bir şeyler yapmanız lazım. Devletin parasıyla her zaman spor yapılmaz.
Başka yerlerden de katkı almanız, bir şeyler yapmanız lazım. Bunu da herkesin
bilmesi lazım. Alacaksınız o prematüre çocuğu o küvezden çıkaracaksınız. Bizim
yaptığımız da oydu. 2005 yılından itibaren de devlet buna sahip çıktı. Milli
takımı, oluşan alt yapıyı, Akdeniz Oyunları'ndaki başarıyı, Avrupa Kulüpler
Şampiyonası'ndaki başarıları gördü. Avrupa Kulüpler Şampiyonası'nda iki defa
şampiyonluğumuz var bizim. 6 bin kulüp içerisinde 2 kez şampiyon oluyorsunuz.
Bu az buz bir şey değil.
Akdeniz Oyunları'nda da ikinciliğimiz
ve üçüncülüğümüz var. Bu da az bir başarı değil. Sonra devlet diyor ki, 'Burada
bir şeyler oluyor, bir şeyler büyüyor. Buraya bir omuz atalım.' Tabii ki bu
durum dikkat çekti. Kimsenin beklemediği bir şeydi. Buradan da geçmiş olsun
dileyelim Mehmet Atalay o zaman genel müdürümüzdü, bir toplantı yaptık.
Beklentileri konuştuk. Ben kesin madalya alacağımızı, fakat rengini
bilemediğimi söyledim. Bu kadar eminsiniz ve telaffuz ediyorsunuz dedi. Ben de
evet dedim. Elinizdeki veriler sizi oraya götürüyor yani fotoğraf belli. Tabii
ki kolay değil. Bir önceki Akdeniz Oyunları'nda 20. olmuşsunuz. Şimdi
yirmincilikten madalyaya gidiyorum. Netice ortaya çıkınca herkes hayretle
karşıladı. Telefonla aradılar, benle teyit etmek istediler. Tabii ki genel
müdürümüz oradaydı. Bakanımız Mehmet Ali Şahin olay yerindeydiler. Zaten
liderdik, öyle de final gününe girdik. Bir vuruşla da altın madalyayı kaybetmiştik."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...