Ordinaryüs Prof.Dr.Onur Güntürkün, dünyada beyin alanında yaptığı buluşlarla, araştırmalarıyla, yazdığı bilimsel makaleleriyle en ön sıralarda yer alan bilim adamlarından biridir.
Onur Güntürkün, çok önemli zorlukları aşarak, yüzdüğü denizleri kendisi yaratarak, umutsuzlukları umuda çevirerek bilim alanında yerini aldı.
Eğitimi, buluşları ve ödülleri
Onur Güntürkün’ü bugünlere getiren yol, bilimin zorlu, ama şerefli yoludur. 1958 yılında, İzmir’de doğdu. İlkokulu 1969’da Almanya’da, Baden-Baden şehrinde bitirdi. Bu şehirdeki Richart Wagner Yeni Diller Lisesi’ni, sekizinci sınıfın ortalarında bırakmak zorunda kaldı. Lise eğitimine 1973 ders yılı ikinci yarısından itibaren İzmir Atatürk Lisesi’nde devam etti. Lise diplomasını bu okulda aldı.
Diploma tezi olarak beyindeki reorganizasyon konusunu seçti. Diploma tezi araştırmalarına, Juan Delius’un yanında, 1978’de güvercin beyni üzerinde başladı. O zamanlar güvercin beyninin insan beynine benzediği düşünülüyordu. Diploma çalışmasını sürdürürken bir yandan da Delius’un verdiği beyindeki elektrofizyolojik yöntemleri ve beyindeki elektrik akımlarını ölçme yöntemlerini öğreten seminerine katılıyordu.
Başarılar başlıyor... Laterasyon...
Çok başarılı bir tez çalışması “pekiyi” dereceyle onurlandırıldı. Kendisine “yardımcı araştırmacı” statüsünde Bochum Üniversitesi’nde iş verildi. 1 Ekim 1980’de yarım asistan maaşıyla, Prof. Dr. Juan Delius’un yanında doktora tezine başladı.
O zamanlar Onur Güntürkün’ün dikkatini çeken insanda sağ ve sol beyindeki fonksiyon farklarıydı. Bu sorunun bilimsel adı “Lateralizasyon”du. Doktora tezi olarak bu konuyu seçti. Lateralizasyon konusu klinik açıdan çok önemli olmasına rağmen, 1980’lerde bu konuda fazla bilgi yoktu.
Onur Güntürkün az bilinen bir alanda uzun ve yorucu araştırmalara başladı. Yaptığı deneylerle dünyada ilk kez güvercinlerde de lateralizasyon olduğunu ispatladı. Bu onun bilim alanındaki ilk buluşu oldu. O güne kadar bütün dünyada güvercin beyninin sağ ve sol yarı kürelerinin eşit olduğuna inanılıyor; deneyler bu görüşe göre düzenleniyordu. Onur Güntürkün, bilimsel deneyleriyle bu görüşü temelden yıkmış oldu. Bu buluş, elektrofizyoloji ve lateralizasyon alanında ufuk açıcı çok önemli bir adımdı. 1983 yılında Onur Güntürkün’e bu buluşundan dolayı “Bochum Üniversitesi Üstün Araştırmalar Ödülü” verildi. Bu ödül onun ilk ödülüdür.
Onur Güntürkün doktora çalışmasını 1984 yılında, Latince “Summa cum laude” denilen “Yıldızlı Pekiyi” derecesiyle bitirdi.
1987 yılında Alman Araştırma Fonu Bursu’nu kazanarak Amerika’ya gitti. San Diego Üniversitesi’nde çalışan dünyaca ünlü, çok önemli bir beyin bilim adamı olan Profesör Harvey Karten’in laboratuarında araştırmalarını geliştirdi.
1988 Ocak ayında Amerika’dan döndü ve Kostanz Üniversitesi’nde Profesör Juan Delius’un kürsüsünde asistan kadrosuyla göreve başladı. 1992 yılında habilitasyon çalışmasını bitirdi. Doçentlik tezi kabul edildi.
1993’de Alman Araştırma Fonu’nun verdiği “Gerhard Hess Bilim Ödülü” ile onurlandırıldı.
1 Nisan 1993 günü, yaz sömestresiyle birlikte; okuduğu, doktora çalışması yaptığı, asistan olarak çalıştığı kürsüye; hocası Juan Delius’un yerine profesör olarak atandı.
1995 Krupp Bilim Ödülü
Onur Güntürkün, güvercinleri model alarak yaptığı beyin araştırmalarına 1980’de başlamıştı. Lateralizasyona, yani sağ ve sol beyin arasındaki farkların nedenlerini araştırmaya; beynin yapısı, beyindeki bağlantılar, beyindeki sistemler üzerinde çalışmalara ise 1983’de başladı. 1980’de başlayan araştırmaları, bilimsel buluşları 1995 yılında Almanya’nın en önemli ödüllerinde biri olan “Krupp Bilim Ödülü” ile ödüllendirildi.
Ödül töreninde o yıllarda Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Başbakanı olan Dr. Johannes Rau özlü bir konuşma yapmış, Onur Güntürkün hakkında şunları dile getirmişti:
“Bu ödülün verildiği bilim adamı için birkaç noktanın altını çizmek istiyorum. Onur Güntürkün iki vatana sahiptir. O sadece doğum anında İzmir’de yaşamadı. Çocukluğu da orada geçti ve liseyi de orada bitirdi; ilk ve orta okulu ise Almanya’da bitirmişti.
Onur Güntürkün, iki vatanın, Almanya’nın ve Türkiye’nin yüreğidir. İki vatanın yüreği olan bir bilim adamına ödül verilmesini çok güzel buluyorum.
Onur Güntürkün, hiçbir zaman ‘ben bir zamanlar Türktüm, ama şimdi Almanım’ demedi. Onur Güntürkün hiçbir zaman ‘Ben Türküm, burada sadece misafirim’ demedi. Sayın Profesör Onur Güntürkün, iki dilde, iki kültürde, iki ülkenin bilim dünyasında ve iki ülkenin geleneğinde yaşıyor. Özellikle değinmek istiyorum. Onur Güntürkün hiçbir zaman Türk olduğunu unutmamış olan bir kişidir. Buna özellikle seviniyorum. Bu nedenle onu yürekten kutluyorum. Böyle bir bilim adamına bu büyük ödülü vermekten kıvanç duyuyorum.”
Rau, konuşmasından sonra “1995 Krupp Bilim Ödülü”nü Onur Güntürkün’e verdi. Konuşma sırası Onur Güntürkün’e gelmişti. Serbest, duygulu, kısa ve öz bir konuşma yaptı. Ne hakkında çalıştığını, bu işin kendince önemini anlattı. Sözlerini niçin bilime aşık olduğunu, niçin dünyanın en güzel işinin bilim yapmak olduğunu açıklayarak şöyle bitirmişti:
“Biliyor musunuz bütün bu yaptıklarımı, devamlı insanlara yardım etmek istediğim; hastaları iyileştirmek için yapmıyorum! Araştırmalarımın sonuçları, bilimsel bulgularım insanların yaşamlarını zenginleştirir; insanların yararına, hastaların tedavisinde kullanılabilir. Bunlar gerçekleşirse çok çok sevinirim. Ama ‘Bilimi bunun için yapıyorum!’ dersem yalan olur... Çünkü benim asıl istediğim bilmek. Bilimsel çalışmalarımı, araştırmalarımı sonsuz bir bilim tutkusuna kapıldığım için yapıyorum. Yeni bir şey bulmanın tutkusuna kapıldığım için her sabah koşa koşa üniversiteye, laboratuarıma gidiyorum. Hayat boyunca sanki bir yelkenliyle, Kristof Kolomb gibi bir okyanusta dolaşıyorsunuz. Küçük adacıklar için siz kendiniz Kristof Kolomb oluyorsunuz. O koskoca bir kıtayı keşfetmişti. Siz bir kıta olmasa da, okyanustaki küçük küçük adaları keşfediyorsunuz. İşte bilimin özü budur. Bu tutku olmadan, bu heyecanı duymadan bilim olmaz.”
Onur Güntürün, bu anlayışla, bu bilim aşkıyla çalışmalarına devam etti. 1997 yılında en üst bilim mertebesi olan ordinaryüs profesörlüğüne yükseltildi.
Türkiye ile ilişkileri
Onur Güntürkün, bilimsel çalışmalarının yanında, sosyal uğraşlara da zaman ayırıyordu. Bochum Üniversitesi ile İstanbul Üniversitesi’nin kardeş üniversite olmaları onun emekleriyle gerçekleşti. Halen bu iki üniversite arasındaki ilişkilerin ağır yükü onun omuzlarındadır.
Onur Güntürkün, sadece Alman bilim dünyasının değil aynı zamanda Türk bilim dünyasında da yer alıyor.
1996 yılında altı aylık bir süre için İzmir’e gitti. Ege ve Dokuz Eylül Üniversitelerinde beyin araştırmaları konusunda bilimsel araştırmalara katkıda bulunmaya çalıştı. Muğla ve Boğaziçi Üniversitelerinde konferanslar verdi.
Dünyada üç yerde, Türkiye’de ise sadece Karadeniz bölgesindeki Kuşköy’de, konuşulan kuşdili üzerinde araştırmalar, deneyler yapmak üzere dağ başındaki Kuşköy’e gitti. Kuşköy kahvesinde kurduğu deney aletleriyle, kuşdili konuşan insanlar üzerinde bilimsel incelemeler yaptı. Bu insanların beyin fonksiyonlarını araştırdı.
Onur Güntürkün’e 2000 yılında, İstanbul Üniversitesi “Şeref Doktorası” unvanı verildi. 2006’da ulusal ve uluslararası Biopsikoloji alanındaki üstün başarıları nedeniyle, Alman Psikoloji Derneği tarafından „Wilhelm-Wundt Madalyası” ile ödüllendirildi. Yayınladığı yüksek bilimsel değerdeki 170’den fazla makale, yayın ve kitaplarından saygıyla söz edildi.
2007 yılında da Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Özel Bilim Ödülü ile onurlandırıldı.
Onur Güntürkün’ün bilim dünyasındaki yeri:
Onur Güntürkün’e bilim dünyasındaki yerini ve son zamanlarda yaptığı buluşlarını sormuştum. Söyle cevaplamıştı:
„Son aylarda bazı ilginç sonuçlara ulaştık. Uzun zamandır öne sürülen bir teoriye göre, beyin asimetrisinin oluşumunun nedeni; iki beyin yarıküresinin aynı işi yapmaktan kurtulmasıdır. Her beyin hemisferinin diğerine paralel bir şekilde, ayrı işler gerçekleştirmesi nöronal kapasiteyi ikiye katlatır. Teorinin varsayımı bu; ama şimdiye kadar bunun doğru ya da yanlış olduğunu hiç kimse gösteremedi.
Biz şu anda ilk somut sonuçları elde edebildik. Laboratuarımdaki güvercinlerle sağ ve sol kürenin görme sisteminin Thalamus bölgesinin bir nukleusunda tek hücrelerin elektrik akımlarını ölçerken bu nöronların sağ ve sol hemisferde apayrı analiz mekanizmaları kullandıklarını gösterebildik. Bu araştırmada, bir milimetrenin beş yüzde biri kalınlığındaki elektrotlarla tek bir beyin hücresinin yanına yaklaşıyor ve onun çalışma mekanizmalarını araştırıyoruz. Bu araştırmayı güvercin çeşitli işler yapar ve değişik seçenekler arasında karar verirken yapıyoruz.
Genellikle, sol hemisferin nöronlarının hayvanın gördüğü uyarıların temel unsurlarını analiz ettiğini saptadık. Buna karşın, sağ hemisfer nöronlarının, daha çok, yüksek beyin merkezlerinin etkisi altında kaldığını gösterebildik. Yani bu hücrelerin çalışma mekanizmaları, uyarının ayrıntılarına göre değilde, hayvanın beklentilerine göre işlediği anlamına geliyor. Bu sol-sağ ayrımı “bottom-up” (tabandan tepeye) ve “top-down” (tepeden tabana) ikilemine uyuyor.
Bunu gösterebilmek önemli bir buluştur. Çünkü uzun zamandır tartışılan bir hipotezin hiç olmazsa kullandığımız hayvan modelinde doğru olduğunu gösteriyor. Bu buluşumuzu yakın bir zamanda yayınlamak istiyoruz.
Değişik konularda çalışıyorum. Sağ ve sol beyin ayrımı alanındaki araştırmalarımızı hem güvercinlerle, hem de insanlarla araştırıyoruz. Son yıllarda yunus balıkları ile de araştırmaya başladım. Mallorca’da yaşayan bir doktora talebemin bu konuda çalışmaları var. Ayrıca laboratuarımın önemli bir kısmı Prefrontal Korteksin yakın bellek mekanizmalarını araştırıyor.
Yunus balıklarında beyin asimetrisi var mı, yok mu bilinmiyordu. Bu hayvanlar yetmiş milyon yıl önce, karada yaşarken yeniden suya dönen memeli üç hayvan grubundan biridir. Yunus balıklarının karada yaşayan şu andaki en yakın akrabaları hipopotamus ile sığır türü hayvanlardır.
60-70 milyon yıl önce karadan suya yeniden dönüş, bu hayvanların beyinlerinde önemli değişikliklere neden olmuştur. Bu yüzden yunus balıklarındaki bu beyin değişikliklerinin, beyin asimetrisine etkisini araştırıyoruz. Gerçekten yunus balıklarının beyinlerinde serebral asimetri varlığını gösterebildik. Yunusların beyin yapıları karada yaşayan akrabalarının beyin yapılarına göre çok değiştiği halde, beyindeki asimetrik organizasyon prensibi aynı kalmış. Son zamanlarda, yunus balıklarında seslenme sistemlerinin asimetrisi var mı sorusu üzerinde çalışıyorum.“
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...