Adana'da dünyaya gelen Prof. Dr. Ali Erdemir,
yüksek öğrenimini İstanbul Teknik Üniversitesi'nde yaptı. İTÜ'den 1977'de mezun
olan Erdemir, İskenderun Demir Çelik Fabrikası'nda 2.5 yıl çalıştıktan sonra,
1979 yılının ilk aylarında master ve yüksek lisans eğitimini yapmak üzere
Georgia Üniversitesi'ne gitti. 1986 yılında askerlik için Türkiye'ye dönen Ali
Erdemir, 6 ay boyunca iş aramasına rağmen, ABD'de edindiği bilgileri
değerlendirecek düzeyde bir iş bulamayınca, 1 yıl sonra doktora sonrası öğretim
için ABD'ye döndü ve Argon Laboratuarı’na girdi.
Amerika’da
tripoloji konusunda yaptığı doktoranın ardından Türkiye’de bir milletvekili
tarafından İngilizcesi iyi diye otel resepsiyonunda çalışması önerilen Dr. Ali
Erdemir, Amerika’da sürtünmesiz kaplama ve nano ölçekte yapay elmas gibi
icatlarıyla bilim dünyasında çığır açtı.
Betül Kotan Röportajı
- Radikal
21.
yüzyılın en başarılı 100 bilim adamı arasında adı geçen Dr. Ali Erdemir,
sürtünme katsayısını binde bire düşürmeyi başararak teflondan 40 kat daha
kaygan bir yüzey ve dünyanın enerji sorununa alternatif üretti. Buluşlarıyla
tam dört kez Bilim Nobeli olarak kabul edilen R&D 100 ödülüne layık görülen
Erdemir, Bilim Oscar’ı olarak adlandırılan Discover Magazine Ödülü’nün de
sahibi. 3 bin 500 bilim adamının çalıştığı Argon Laboratuvarı’nda 22 yıldır
çalışmalarını sürdüren Erdemir, laboratuvarın en seçkin 36 bilim adamı
arasında.
Buluşlarıyla
endüstride milyarlarca dolarlık tasarruf sağlanabileceğini belirten uzmanlar,
böylece dünyanın enerji sorununun da çözülebileceğine işaret ediyor. Otomotiv
sektöründen, silah sanayiye, uzay teknolojisinden beyaz eşya endüstrisine her
sektörün ilgi odağı olan Erdemir, mütevazı yapısıyla da tanıyanları kendisine
hayran bırakıyor. ABD’de ödüle doymayan Dr. Ali Erdemir’i bir İstanbul ziyareti
sırasında yakaladık ve buluşları, yaşamı ve Türkiye üzerine sohbet ettik:
Tripoloji,
Türkiye’nin çok aşina olduğu bir bilim kolu değil. Bize biraz anlatır mısınız?
Sürtünmeye
maruz hareket halinde olan bütün yüzeylerde ortaya çıkan değişikliklerin bilim
ve teknolojisi olarak tarif ediliyor. Bunun içerisine aşınma, yağlama
teknolojileri, sürtünme konuları giriyor. Çok geniş kapsamlı bir bilim kolu ama
kimse farkında değil.
Çok sayıda ödül
sahibisiniz...
1987’de
Argon laboratuvarına başladığımda bana verilen ilk görev yeni katı
yağlayıcıların keşfedilmesiyle ilgiliydi. Neticede bor asidinin yağlayıcılık
özelliğini keşfettik. İlk buluş o oldu. Aslında o maddenin yağlayıcı
olabileceğini çocukken farkettik. Toros dağlarında bor madeni çok olurdu,
onlarla oynardık. Yağmurlu havalarda yüzey bayağı kaygan, sedef gibi bir kıvama
gelirdi. Daha sonra Argon laboratuvarında bunun nedeninin yüzeyde oluşan bir
asid tabakasından kaynaklandığını anladık. Buluşum bilim çevresini çok
heyecanlandırdı, Araştırma Geliştirme ödülüne layık görüldüm. Daha sonra bu
buluşun türevleriyle de ödüller aldık.
Biz
elmas ve elmasa benzer kaplamalar konusunda çalışmalarımızı 90’larda başladık.
O konuda elde ettiğimiz iki önemli bilimsel netice var. Birincisi elması nano
ölçeklerde üretebilmek, nano yapılı elmas. Bunun elektron, veya x ışınlarıyla
analizlerini yaptığınız zaman gerçekten doğal elmastan hiç bir farkı olmadığını
görüyorsunuz. Şu anda birçok alanda kullanılabiliyor.
İkinci
bilimsel sonuç, elmasa benzer bir kaplamanın, belki dünyada şu anda en düşük
sürtünme katsayısını veren bir türevini keşfettik. Hem bilimsel hem teknolojik
bakımdan bu buluş çok daha büyük
yankılar uyandırdı.
Motor yakan buluş!
Teflondan
30-40 kat daha kaygan olan bir malzeme diye anılıyor. Bu malzeme için sürtünme
katsayısı sıfıra indi dendi.
Sıfıra
inmesi imkânsız ama sıfıra çok yaklaştı. 0.001, 0.005 gibi. Bu değerler hiç
farkedilemeyecek değerler. Sürtünmesiz kaplamanın geliştirilmesi herkesi
heyecanlandırdı, inanılamadı. Sürtünmesiz kaplamanın ömrü ne kadar tayin etmek
için bir deney yaptık. Onun ölçümünü yapan bir alet var, o alet 32 gün sürekli
çalıştı. 32’nci günde, alet durdu. Biz ‘Bizim kaplama hapı yuttu’ dedik. Ancak,
test aletinin motorunun yandığı tespit edildi. Bizim kaplamaya bir şey
olmamıştı.
Sürtünmesiz kaplama
özellikle hangi sektörlerde kullanılabilir?
Bilgisayar
konusunda çığ açacak bir potansiyeli var. Bir firmayla çok yakın çalışmalar
yürütüyoruz. Bu bilgisayarların içerisinde hafızanın kaydedildiği hardisk var,
onun içerisinde daire şeklinde ince diskler bulunur, bilgiler oraya kaydedilir.
O yüzeylerde çok ince bir karbon kaplama var, onu bizim kaplamadan yapıp
aradaki boşluğu tamamen kaldırmak istiyorlar. Amaç, devamlı temas halinde
kaydetme. O durumda diske kaydedilme hızı 10 misli artıyor. Aslında bu
malzemeyi bütün mekanik sistemlerde kullansak, dünyanın enerji problemini
çözmüş oluruz.
Enerji tasarrufu da
sizin uzmanlık alanlarınızdan biri...
Çalıştığım
laboratuvarın en önemli işlevlerinden biri enerji tasarrufunu artırıcı yeni
teknolojilerin geliştirilip endüstriye mal edilmesi. Örneğin bazı arabaların
enerji tasarrufu çok iyidir. Onların sürtünmeye maruz dişlilerinin tasarımını
çok iyi yapmışlardır. Bir de yüzeylerinde sürtünme katsayısı düşük olan veya
yağlayıcılık özelliği çok yüksek olan maddeler kullanılır. Dolayısıyla az bir
enerji harcayarak çok uçun bir mesafe gidilebilir.
Argon’da çalışmak
“Argon
Laboratuvarında 1000’i doktoralı bilim adamı olmak üzere toplam 3 bin 500 kişi
çalışıyor. Laboratuvar bir yerde enerji konularında bir bilim ve teknoloji
bakanlığı olarak işlev gören Enerji Bakanlığı’na bağlı. Yıllık bütçesi yaklaşık
650 milyon dolar. Benim yıllık araştırma bütçemse 5-6 milyon dolar. Ekibimde 10
kişi var. Laboratuvarda yapılan çalışmalar enerji ve çevre ağırlıklı. Enerji
kullanılırken ortaya çıkan olumsuz etkileri ortadan kaldırmanın ve enerjiyi en
tasarruflu biçimde kullanmanın yolları araştırılıyor. Amerika gibi bir yerde
sürtünmeden kaynaklanan enerji kaybının değerinin 500 milyon dolar olduğunu
tahmin ediyorlar. Sadece otomotiv sektöründe 250 milyon araba var.”
‘Döndüm, yedi yıl
önceki pozisyonu teklif ettiler’
Amerika’ya doğru yola çıkma hikâyenizi anlatır
mısınız?
İTÜ’den
mezun olduktan sonra İskenderun Demir Çelik işletmelerindeki Ar-Ge merkezinde
çalıştım. Onların bursuyla mastır için Amerika’ya gittim. Doktora için de
Türkiye’ye veya kuruma maddi külfet olmadan, NASA’nın bursunu kazandım. Herkese
verilmeyen çok prestijli bir burstu. Ama Demir Çelik Kurumu karşı çıktı, ‘Senin
doktora yapmana ilgi duymuyoruz, dön’ dediler. Doktoranın sonunda daha faydalı
olacağımı söyledim ve gittim, Amerika’da doktoramı tamamladım, 1986’da askerlik
için Türkiye’ye geldim. Kesin dönüş yapmıştım kendimce elimde diplomam alanımda
iş aramaya başladım.
İş için çok kapı
çaldınız mı?
Askerlikten
sonra ilk müracaat ettiğim yer, Demir Çelik oldu. Ancak beni yedi yıl önceki
pozisyonumda çalıştırmak istediler. Tam bir hayal kırıklığıydı, Amerika’da
kazandığım deneyime acıdım. Çok sayıda iş görüşmesi yaptım. Neticede benim
edindiğim deneyimlerle ilgili herhangi bir araştırma yeri bulamadım. İş
aradığım dört-beş ay içerisinde bir kanıya vardım ki, burada gerçekten bir
yerden başlasan bile imkânların kısıtlı olması dolayısıyla bir şey başarman
imkânsız.
O dönem, iş
bulamayınca bir milletvekilinden yardım istemişsiniz. Size İngilizceniz iyi
diye bir otelin lobisinde çalışmayı teklif etmiş, doğru mu?
(Gülüyor)
Evet, hikâye doğru. 1986’nın sonlarına doğru... O dönemde bir gereklilikti, iş
için politikacının, milletvekilinin kapısını çalmak. Ben de açıkçası il
başkanlarına, milletvekillerine gittim. ‘Ana dilin gibi İngilizce biliyorsun,
doçent olarak çalışsan eline para geçmez, git bir otelde İngilizceni kullan’
dendi. Bu hikâye beni Türkiye’den kaçıran hikâyelerden birisi oldu. Çünkü benim
emellerim büyüktü. Baktım, bu emellerim gerçek olmuyor, ‘tekrar dönerim’
diyerek, bir kez daha Amerika’ya gittim. Argon’dan teklif aldım. Üç-beş sene
çalışırız demiştik, 22 sene oldu.
Bildiğimiz kadarıyla
üç çocuğunuz var. Onlar da sizin gibi bilime meraklı mı?
Büyük
oğlum Altan, 26 yaşında, işletme okudu, bir bankada çalışıyor. Kenan, 23
yaşında, güzel sanatlarda okuyor. Candan ise henüz 13 yaşında. Vallahi hiç
bilime meraklı değiller. Onları biraz korkuttum bilim konusunda. Argon’da
çalıştığım sırada çocuklarıma gerektiği kadar zaman ayıramadım.
Türkiye’nin gündemini
takip ediyor musunuz?
Türkiye’de
gündem o kadar yoğun ve hızlı ki, bugünkü gündem, yarınkini unutturuyor.
Bilhassa bu son bir sene içinde olanlar inanılacak gibi değil. Dünyada olup
bitenleri bıraktık, Türkiye’yi izliyoruz. Hanımla da bu yüzden arada bir
tartışıyoruz, hep Türk haber kanallarını izlememe sitem ediyor. Ama Türkiye’de
olup bitenler, tüm dünyada olup bitenlerden yüz misli enteresan. Türkiye’de bir
olay patlak verdiği zaman iki kutup oluşuyor. Oysa zıt politik görüşlere sahip
kişiler arasında bile belirli bir seviyeye kadar medeni bağlar olmalı.
Türkiye’den hiç
teklif aldınız mı? İyi bir teklif gelse, dönmeyi düşünür müsünüz?
Ciddi
bir teklif almadım beklemiyorum da zaten. Ancak tüm yurtdışında yaşayanların
kalbinin, kafasının bir köşesinde bir gün dönme hayali mutlaka var. Ama orada
kurulmuş bir sistemim, uluslararası bir yerim var. Bu da bizi daha verimli hale
getiriyor. O tarz, Türkiye’de devam ettirilebilir mi, ettirilemez mi
bilmiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
iyi ve güzel...