Prof. Dr. Gökhan S. Hotamışlıgil, 1986 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Harvard Üniversitesi’nde uzmanlık çalışmalarını tamamlamış ve öğretim üyesi olarak göreve başlamıştır. Genetik ve Metabolizma Profesörü Hotamışlıgil’in Harvard Üniversitesi’nde bir araştırma laboratuvarı bulunmaktadır. Hotamışlıgil, yine bu üniversitede Genetik ve Kompleks Hastalıklar bölümünün başkanlığını yürütmektedir. Vücudun metabolizmasını denetleyen mekanizmaların incelendiği laboratuvarda, genetik bir özelliğin bir hücreden diğerine nakline, ayrıca metabolik dengenin moleküler ve genetik kontrol mekanizmalarına odaklanan biyokimyasal, moleküler ve genetik çalışmalar yapılmakta; insanlardaki metabolik hastalıklarda görülen belli anormalliklerin neden ve çözümleri araştırılmaktadır. Hotamışlıgil’in çalışmaları, günümüzde diyabet, şişmanlık, kalp hastalıkları, karaciğer yağlanması ve astım hastalıklarına yeni yaklaşımların geliştirilmesine yol açmış ve bu hastalıklara karşı hem akademi, hem de endüstride birçok ilaç geliştirme programına temel teşkil etmiştir.
Harvard Üniversitesi görev yapan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve ekibinin ekibinin keşfettikleri “lipokin” isimli hormonun, diyabet ve karaciğer yağlanması gibi hastalıkları durdurabilecek özellikleri olduğunu söyleniyor. Dünyanın önde gelen bilim dergilerinden Cell’de yayınlanan makaleye göre, “lipokin” hormonu yağ dokusundan salındıktan sonra kasları ve karaciğeri etkiliyor. Kas dokusunda, hücrenin insüline karşı hassasiyetini artırıyor, karaciğerde ise, yağ toplanmasını engelliyor. Prof. Dr. Hotamışlıgil, iltihaplanmayı da önleyen bu hormonun vücuttaki düzeyi yükseltilebilirse, diyabet gibi hastalıkları için önemli tedavi yaklaşımları geliştirilebileceğine dikkat çekiyor.
İnsülin hormonunun keşfinden beri, diyabet “şeker” metabolizmasının bozukluğu olarak bilinen bir hastalık. Aslında, diyabet hastalığının şeker metabolizması kadar yağ metabolizmasının da bozulduğu bir hastalık olduğu, yüz yıldır bilinen, fakat yeterince anlaşılamadığı için karanlık kalmış ve son derece önem taşıyan bir konu.
Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, bu yüz yıllık soruya yeni yaptığı bir çalışmayla ışık tuttu. Hotamışlıgil ve yönetimindeki araştırma ekibi, deney farelerinde insülin ile eşdeğer etkilere sahip ve yağ asiti karakterinde olan yeni bir hormon türü keşfetti ve yağlar ile diyabet arasındaki gizemli ilişkiyi ortaya çıkardı.
Dünyanın önde gelen bilim dergilerinden Cell’de yayımlanan makale ve beraberindeki yorumlara göre, söz konusu hormon, diyabet ve şişmanlığın ve bunlara bağlı diğer hastalıkların çözümü için çok önemli bir aşama olarak görülüyor.
Hotamışlıgil ve ekibi, bir yağ molekülü olan ve “lipokin” ismini verdikleri bu yeni hormonun, deneysel ortamda insülin direnci, diyabet ve “karaciğer yağlanması” gibi hastalıkları durdurabileceğini ya da tersine çevirebileceğini de bu çalışmalarında gösterdiler. Bilindiği gibi hormonlar, kana salgılanan kimyasal sinyaller olup, uzaktaki hücre ve organların çalışmasını düzene sokuyor. Lipokinler, lipidlerden, başka bir deyişle yağ asitlerinden oluşan hormonlar olarak tanımlanan yeni bir hormon türünün ilk örneği. Bütün diğer bilinen hormonlar, steroid ya da protein yapısında oluyor.
Hotamışlıgil, “Tıpkı evde yapılan yemek gibi, vücudun da kendi kendine ürettiği yağın en iyisi olduğunu görüyoruz. Bu gözlemlerin ardından, kanda her seviyesi yükselen yağın zararlı olduğu görüşünü de artık kitaplardan çıkarmamız gerekecek,” diyor.
Bilimadamları, yaptıkları bu keşifle, sadece palmitoleate hormonunun vücuttaki etkilerini ortaya çıkarmakla kalmıyor, buna ek olarak bu hormonun vücutta üretilmesini nasıl sağlayabileceklerinin de yöntemlerini gösteriyorlar. Hotamışlıgil, konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Hücrelerin kendi ‘iyi’ yağını üretmesi için kimyasal yollarla teşvik edilebileceklerine inanıyoruz ve bunun mümkün olduğunu bu çalışmada gösterebildik. Bu yöntemler insanlara uygulanabilir ve bu hormonun düzeyleri yükseltilebilirse, metabolizma için son derece avantajlı bir durum yaratılabilir ve daha önceden hiç öngörülmemiş tedavi yaklaşımları geliştirilebilir.”
Kaynak: ntvmsnbc
ingilizcesinide koyarsanız sevinirim...
YanıtlaSil